Çantasından bir lira çıkarıp çocuğa verdi ve bir ıslak mendil aldı. Pakete doğru düzgün bakmadan çantasına koydu ve unuttu.
Ertesi gün, iş çıkışı bir kafede buluşacaktı arkadaşlarıyla. Bir şeyler yedikten sonra eline bulaşan sosu temizlemek için çantasına baktı. Bir ıslak mendil paketi olmalıydı çantasında.
Farklı bir şekilde paketlenmişti bu ıslak mendil. Nereden aldığını bile tam olarak hatırlamıyordu. Açıp elini silecekti… Açar açmaz kafeyi harikulade bir koku doldurdu.
Keskin olmayan; ama dağılan bir kokuydu bu.
Pakete tekrar baktı ve hatırlamak için kendisini zorladı. Bir sokak çocuğundan aldığını anımsadı. Hem de bir lira vermişti bu harikulade kokuya…
Paket, seri üretim olmadığını düşündürten bir şekilde yapılmıştı. Hava geçirmeyen; ama farklı. Üzerinde yazı bile yoktu.
Aldığı yeri, bereket ki iş yeri güzergahında olan bir yerdeydi, tam olarak anımsadı ve oradan geçerken çocuğun olup olmadığına bakıp durdu günler boyunca.
Bu arada, o zaman o sosu elinden silmiş, mendili ona benzeyen birçok işte kullanmıştı.
Mendil çoktan bitmiş, çocuk ortalıkta görünmemişti.
Başka mendiller aldı; ama hiçbirisini kullanırken o denli mutlu olmadı.