Sıradan bir insan olduğunu herkes biliyordu. Evet, sıradan biriydi o. Peki neden ona tuhaf davranıyorlardı? Ondan bir şey istedikleri için mi? Korktuklarından mı? Yoksa daha üst bir yerden gelen bir emir kaynaklı bir itaatkârlık mıydı söz konusu olan?
Peki kendi kendisine itaat ediyor muydu? Verdiği sözleri tutuyor muydu?
O bir ülkenin kralı olmasına rağmen yediği şeyler konusunda hükmü geçiyor muydu bedenine?
Bir gün aç kalabilir miydi meselâ? Eşinden başka kadına bakmayabilir miydi haremi kadın doluyken?
Ona saygısızlık yapan bir insanı bağışlayabilir miydi cömertçe?
Yapamazdı. Bunların hiçbirini yapamazdı…
Bunu fark etmesini sağlayansa, bir çocuk olmuştu. Sarayına konuk olarak gelen komşu ülke prensinin karısından olma çocuğunun kendisine yaptığı saygısızlıktan ötürü, itibarı için boynunu vurdurttuktan sonra anlamıştı.
Çocuğun kendisinin olduğunu biliyordu; ama hem bunun anlaşılmasını istemiyordu; hem de çocuğun yaptığı saygısızlık herkesin önünde vuku bulmuştu.
Altı yaşındaki bir çocuğun boynunu vurdurtarak başlattığı savaştan sonra bile insanlar sorgulamamışlardı ona olan koşulsuz itaatkârlıklarını.