Özgürlüğün tadına varan bir tohumsun. Kendini, ne olacağını belirlemen için bir fırsat verilmiş sana. Tam şimdi. İstediğini olabilirsin. Hiçbir şey bile… Evet, hiçbir şey olmamayı da seçebilirsin. Bunu yapma özgürlüğün var! Düşünebiliyor musun! Sen… Ne olmak istiyorsun? Bir çift vakumlu antene benzeyen uzantı ve plazmadan oluşan bir merkezden ibaret olmayı seçtin. Evet bunu yaptın? Neden? Fark etmeyi ve değişebilir olmayı istedin çünkü. Fark ettiğin şeye göre değişebilmeyi…
Etiket: #isimsizhikayeler
21.01.2021
Bir yerlerde bulduğum tüylerle, tohumlarla ha bir de güzel kokan kuru otlarla yapmıştım yastığımızı. Şu “bir yastıkta kocayın” denilen yastıklardandı. Uzun, kalın, sert olsa da başı rahatsız etmeyen… Hiç yıkamazdım onu. Sadece kılıfını değiştirirdim. O yastıkta birlikte kocamayı düşlediğim adam, şimdi ölmüştü. Peki ben bu yastığı ne yapacaktım? Yakacak mıydım? Gömecek miydim? Hiçbir şey olmamış gibi başımın altına koyacak, yatakta yuvarlana yuvarlana, gerine gerine, rahat rahat yatacak mıydım? Yok yok, bunlardan hiçbirini yapmayacaktım. Yeni bir kılıf dikecek, onu ellerimle işleyecek, yeni evli bir çifte verecektim. Ben ise, dolabımın en derin çekmecesinin en dibinde gizlediğim, genç kızlığımda kendim için ellerimle yaptığım …
04.01.2021
Çorbamı içerken görmüştüm onu. Bembeyaz saçı ve yine bembeyaz upuzun sakalı olan yaşlı bir adam… Saçı sakalına karışmış; ama temiz giysili, belli ki bakılıp beslenen biri. Her şeyi bırakmış. Bir kızı ya da bir oğlu var. Belki de sırayla kaldığı bir sürü çocuk… Karısı olduğunu zannetmiyorum. Bir boş vermişlik var üzerinde çünkü. Kadınsız bir adamın boş vermişliği. Herkesin “Hacı” diye sesleneceği, ama hacca falan gitmemiş biri bu adam bence. Hacca gitmiş yaşlılardaki uhrevi ve yetkin hava yok bu adamda. “Artık benim sırtım yere gelmez,” derler hani her hareketlerinde onlar. Ama bu adam eski bir memur bence. Takım elbisesini taşıyışından belli. …
03.01.2021
Senin için bir kuş yaptırdım. Gittim İsviçre’ye, bir saatçiyle çalıştım. Ama rastgele ötecekti bu kuş. Ruh hâline göre ötecekti. Nabız atışlarına göre. Bir de bende olacaktı aynısından. Benim nabzıma göre öten. Saatçi şaşırmıştı. Nasıl yapacağını bilememişti. Ben de kuşu nasıl yapacağımı bilmiyordum, kafa kafaya verdik ve yıllar sürse de kuşları bitirdik. Sonra sana verdim. Sense sadece baktın, aldın ve gülümsedin. Kuşun ses çıkaracağı düdükler devamlı dönüyorlardı, yerleri değişiyordu rastgele. Küçücüktü kuş… Küçücük bir kolye… Boynundaki nabza temas ediyordu deriden ipi. Biraz sıkıyordu ama… Omzundaydı kuş.. Omzunda kanat çırpıyordu. Ah! Seni bambaşka bir insan gibi gösteriyordu. Beni de… Sanki biz doğadan …
02.01.2021
Fazla dürüsttü. Çok fazla… Ama söylediği her doğru şey, ondan hoşlanmama sebep oluyordu. Yok yok… Hoşlanmak fazlasıyla nötr kalıyordu ona olan hislerimi açıklamak için… Onu resmen arzuluyordum. Acımasızdı bazen; ama ben biliyordum ki o doğruyu söylüyordu. Bazen bana da yapıyordu bunu. Özellikle de kendisine. Sadece… Sadece çocukların yanında başkalaşıyordu. Yumuşuyordu. Değişiyordu işte. Bir gün ona her şeyi anlatmaya karar verdim. Anlattığımda cevabı tek cümleydi. “Ama ben seni sevmiyorum.” Bu cevabı bile onu bir kat daha arzulamama sebep olmuştu. Ben ona değil de doğruya mı aşıktım? Onu, yani birisinin kendi gerçeğini dürüstçe söylemesini mi arzuluyordum? Cevabı beni incitmemişti bile. Ona gülümsedim …
01.01.2021
Kalabalığı sevmiyorum. Bağırtıları, yapmacık neşeyi… Aslında sevmemek değil bu, buna üzülüyorum anlıyor musun? Her mutluluk çığlığı, bana yardım haykırışı gibi geliyor. Özellikle burada. Bir kumsalda çalışıyorum yazları. Mısır satıyorum da… Ne yaparsın… İşte orada herkes birbirine su atıyor, bağırıyor, çocuklar yetişkinlerle aynı seviyede hissediyorlar kendilerini bir nebze de olsa. Erkekler kadınlarını bağırtmaktan haz duyuyorlar adeta. Bir de benimle iki mısır için pazarlık yapmaktan… Neyse işte… Ben kalabalığı sevmem. Onlar gittikten sonra akşam girerim denizin koynuna. Elimdeki mısır kokusuyla deniz kokusunu kaynaştırmaya. Denizle dertleşiriz. Soğuk olur o ama ben anlarım. Yorgundur aslında. Bense ona kollarım ve ayaklarımla masaj yaparım. Derdini, dalgalarının …
30.12.2020
Sıradan bir insan olduğunu herkes biliyordu. Evet, sıradan biriydi o. Peki neden ona tuhaf davranıyorlardı? Ondan bir şey istedikleri için mi? Korktuklarından mı? Yoksa daha üst bir yerden gelen bir emir kaynaklı bir itaatkârlık mıydı söz konusu olan? Peki kendi kendisine itaat ediyor muydu? Verdiği sözleri tutuyor muydu? O bir ülkenin kralı olmasına rağmen yediği şeyler konusunda hükmü geçiyor muydu bedenine? Bir gün aç kalabilir miydi meselâ? Eşinden başka kadına bakmayabilir miydi haremi kadın doluyken? Ona saygısızlık yapan bir insanı bağışlayabilir miydi cömertçe? Yapamazdı. Bunların hiçbirini yapamazdı… Bunu fark etmesini sağlayansa, bir çocuk olmuştu. Sarayına konuk olarak gelen komşu ülke …
29.12.2020
Terliyordu. Neden? Hasta mıydı? Hava sıcak değildi. Bir şey mi tedirgin etmişti onu? Yüzü sakindi. Neden terlemekteydi? Tanımıyordum ki, sebebini soramazdım. Acaba yardımıma ihtiyacı olup olmadığını sorsa mıydım? Belki koşmuştu da ondan terlemişti. Belki bu kadar basitti. Bünyesi böyleydi belki de. Bir otobüste karşımda oturan bir adamdı alt tarafı. Yine de… Şişman falan da değildi ki. Yaşlı da değildi. Çıldıracaktım! Bu insan neden terliyordu! Ya kalp krizi geçirirse karşımda! İşte bak… şimdi de ben terlemeye başlamıştım. Kalbim de hızlanmaya başlamıştı. Otobüsten insem aklımda kalacaktı. Mutlaka sormalıydım neden terlediğini. “Beyefendi… İyi misiniz?” “Ne?” “Terliyorsunuz da?” “Sana ne kardeşim…” “Affedersiniz…” Bak, ağzımın …
28.12.2020
Onun beni önemsediğini, sevgiyi boş ver, önemsediğini bilmek istiyordum. Buna ihtiyacım vardı. Sakin bir adamdı. Bana bir şey olsa, o sakinlik bozulur muydu mesela? Ah! Ben kimdim ki! Neden onun tarafından bunca önemsenmek istediğimi bilmiyordum. Belki de; basitti yanıt. Onu önemsediğimdendi. Öyle miydi? Felç geçirdiğini öğrenince onun için mi haksızlığa uğradığımı hissetmiştim? Hayır… Önemsemek zorunda kalan yine ben olduğum için. Konuşamadığı zaman bile ona hizmet etmemin sebebi, sadece beni ne kadar önemsediğini gözlerinde görmekti. Ne bencillik değil mi? Öldüğünde o çok istediğim bakış yerine bir mektup aldığımı öğrendiğimde, öldüğüne dahi üzülmeyecek kadar bencildim. “Seni seviyordum; ama sen kendini seviyordun. Ve …
26.12.2020
Nedendir bilmem, birkaç gündür rüyamda görüyordum onu. Kızgın olmam gerekirken; ben gülümsüyordum, sımsıcak bir çay bardağı tutuşturuyordum eline sokak ortasında. “Hiç içmedim, iç de için ısınsın,” diyordum. Tüm Ç’lerimle gülümsüyordum. Oysa o, bana tüm hayatı zindan etmişti zamanında. Onu affetmiş mi oluyordum şimdi yani? Her şey silinmiş miydi zihnimden? O çayı alıyor ve afiyetle içiyordu. Hep öyle yapmıştı zaten. Çaya zehir koymak, rüyamda bile aklıma gelmemiş miydi? Hep böyle aptal mı olacaktım karşısında? Ne umuyordum ki? Benim çaya daha çok ihtiyacımın olduğunu söylemesini mi? Kendi ellerimle vermiştim ona, neden bunu söylesin? “Sağ ol, güzelmiş.” Böyle demişti rüyamda çayı içtikten sonra. …