Kapıları sever misiniz?
Eğer severseniz açık mı seversiniz; yoksa kapalı mı?
Peki kapı zillerini?
Kuş seslileri mi, cazırtılı olanları mı; ki artık yok onlardan ya da çok az var, yoksa şu melodili olanları mı?
Ha, “ding-dong” sesini havaya salan o harikulade zilleri seçeneklere koymayı unuttum.
Söylememe bile gerek yok tabii, ben onları seviyorum.
“ding” ya da “dong” kardeşim. “Var” ya da “Yok” “Açacak” ya da “Açmayacak”
Bu zil bana diyor ki:
“Hocam ben bir kapı ziliyim. Kapıya geldiğinde varlığından haberdar ederim. Bu kadar benim işim. Basit… Biliyorum, zaten hayatın karmaşalarla dolu, niye sana daha fazla karmaşa yaratayım ki? Neden kafanı saçma sapan şeylerle, bir gıdım bile olsa, doldurayım? Sen raaad ol hocam, kapıya geleni haberdar etme işi bende…”
Acaba ben şu kapı zilceğizinin yaptığının yarısını biri için yapıyor muyum?
Sağ ol be kardeş.
Yaşasın “ding-dong” tipi ziller!