20.03.2024

Bir zamanlar onu çok seviyordum. Yaptığı her harekete bir anlam yüklüyor, onun ruh eşim olduğunu zannedecek basamakları oluşturan merdivene ekliyor, o merdiveni kendi ellerimle inşa ediyordum. Merdiven büyüdükçe yanılgı kulem de büyüyor, diğer kulelerin ya da yüksek binaların aksine o merdiveninden sonra büyüyordu. Sonra… Merdivenin bir basamağı küçüldü. Önce… Önce bu oldu. Sonra diğer basamağı daha da küçüldü. Ta ki düşene kadar. Ben düştüm… Merdiven düştü… Kule düştü ve yok oldu. Merdiveninden önce… Sonra o uzun bir süre boyunca öyle, bir başına, ne yapacağını bilmeyen şaşkaloz bir ergen misali durdu. Yaklaşmak, hamle etmek isteyebileceği hiçbir şey yoktu çünkü. Ve çok …

Okumaya Devam Et

31.01.2019

Kapıları sever misiniz? Eğer severseniz açık mı seversiniz; yoksa kapalı mı? Peki kapı zillerini? Kuş seslileri mi, cazırtılı olanları mı; ki artık yok onlardan ya da çok az var, yoksa şu melodili olanları mı? Ha, “ding-dong” sesini havaya salan o harikulade zilleri seçeneklere koymayı unuttum. Söylememe bile gerek yok tabii, ben onları seviyorum. “ding” ya da “dong” kardeşim. “Var” ya da “Yok” “Açacak” ya da “Açmayacak” Bu zil bana diyor ki: “Hocam ben bir kapı ziliyim. Kapıya geldiğinde varlığından haberdar ederim. Bu kadar benim işim. Basit… Biliyorum, zaten hayatın karmaşalarla dolu, niye sana daha fazla karmaşa yaratayım ki? Neden kafanı …

Okumaya Devam Et

17.07.2018

Asla tam anlamıyla ulaşamayacağım bir insandı ama varlığı gerekliydi işte. Bir yerde var olması önemliydi bir şekilde. Her gün diyalog kursak bile ulaşabileceğim bir insan olmasa da hatta böyle bir şeyin olmasını bile istemesem, yani tercih etmesem de varlığın her zerresinden hoşnut olmak bile yetiyordu. aslında ulaşmak sözcüğü bir isteği anlatıyordu. Ben öyle acil bir şey istemiyordum ona ilişkin; ama öyle bir şeyin olması uygun olmadığından ulaşamamayı söz konusu ediyordum. Yani kişiliğinde ya da ona olan muhabbetimde bir sorun olmadığı gibi, yüksek bir sempati olsa da bir aciliyet ya da kavuşma isteği bulunmuyordu içimde. Sözün kısası, ona çok büyük bir …

Okumaya Devam Et

21.05.2018

Eteklerimin zil çalması beni her daim mutlu etmiştir. Evet, gerçek anlamıyla küçük çanlar diktiğim etekler giymek alameti farikam olsa gerek. Benden başka hiç kimse böyle bir şey yapar mı bilmiyorum. Bu kadar gürültücü olma pahasına… Bunu ister mi herhangi biri? Eteğimde tam on sekiz çan dikili ve bu sayının artacağına dair umutlarım var. Diktiğim her bir çanın anlamı var. Ne sandınız ki? Böyle ‘saçma’ bir şeyi yapıp çanların hiçbir anlamı olmayacağını mı düşündünüz? En soldakinden başlayayım: İlk çanım bir çocuğun beni ağlarken yatıştırmasıyla geldi. Onu eteğime dikmek aklımdan bile geçmiyordu ama yaptım işte. Bir de baktım ellerim çanı bir cırtcırta …

Okumaya Devam Et