Hayatında ilk defa bir köye ayak basmıştı. Sahipsiz, tapu kaydı olmayan bir arazinin tapusunu yok pahasına alıp üzerine prefabrik bir ev kurup bir kümes yapmış, yanına da bostan ekmeye karar vermişti. Birkaç koyun almayı planlamıştı sonra ve bostan ekmekten vazgeçmişti. Onun gibi şair ruhlu bir insanın bostanla yetinmesi düşünülemezdi. O hayvancılık yapmalı, dağlarda koyun otlatmalıydı. Köyün havasından suyundan istifade etmeli, her karışını bilmeliydi. Belki köydeki yaşlılar da ona koyunlarını emanet eder de birkaç kuruş kazanabilirdi. O gün, yaşlı bir kadının birkaç koyunuyla kendi koyunlarını birleştirip köyün ya da yukarısındaki bir meraya doğru sürerken görmüştü o devasa bembeyaz kayayı. Şekilsiz olmasına …