20.08.2018

Tibet’te, bir gezide karşılaşmışlardı. Birisi astronot, diğeri bir at çiftliğinin sahibi. Birisi erkek, diğeri kadın… At çiftliğinin sahibi olan kadındı. Çiftlik ona ablasından kalmıştı. Ablasına da kocasından… Sadece miras olarak bakmamıştı ama çiftliğe kadın. Orayı tümüyle benimsemişti. Atları teker teker kardeşleriymişçesine sevmişti. Astronot adam ise bir defa dahi uzaya çıkmamıştı. Çocukları eğitiyordu ve bu ona yetmiyordu. İlle de uzaya çıkması da gerekmiyordu. Yalnız kalacağı bir yer istiyordu. Uzay boşluğu gibi… ve yalnız olmadığını bilmek istiyordu. Uzaydaki galaksilerin ve olası hayatların varlığını bildiği gibi… Zaten onun için astronot olmak istemişti. Öğrencilere bir şeyler öğretmek isteseydi öğretmen olurdu herhalde değil mi? O …

Okumaya Devam Et

07.06.2018

Tek başıma oturduğum alçak duvara bakıyordum. Bir bahçeyle yolu sadece ayırmak için örülmüş bir duvardı. Tehditkar değildi, uyarıyordu sadece. Rica ediyordu. “Burada bir bahçe var ve bahçedekiler bunu bilmenizi istiyor haberiniz olsun. Buyurun, üzerime de oturabilirsiniz. Belki bir şeyler yer, bir şeyler okursunuz. Yalnız çok rica edeceğim, bahçeye girmeyin. Belli mi olur, belki ayağınızla yeni bitmekte olan bir çiçeği eziverirsiniz. Yazık değil mi? Topunuzla bir gülün dalını kırıverirsiniz belki. Kedilerin, köpeklerin başımızın üzerind yeri var. En kötüsü bir kökün dibine tuvaletlerini yapıp toprağı eşerler. Ne güzel, gübre olur oncağızlara da. Bir de kuşlar gelir. Onlar da buyursunlar gelsinler. Zaten bir …

Okumaya Devam Et

01.06.2018

Sadece çorba yapıp satan bir lokantanın hem sahibi, hem de tek personeliydi. Kavruk bir yüzü vardı ama balık etliydi. Ne kadar kilo alırsa alsın yüzüne yansımayacak olan şanssızlardandı o da. Devamlı çorba karıştırırdı. Zaten çok fazla müşterisi olmazdı. Daha doğrusu çoğunlukla belli saatlerde müşteri geldiğinden, işinden alıkoyan olmazdı. Fark ettiğim üzere, talepten çok çok fazlasını yapardı. Hazırladıklarını nasıl değerlendirdiğini hep merak ederdim. Envayi çeşit çorba pişirirdi. Mis gibi kokardı. Hoşuma gitmeyen birine bile rastlamamıştım. Hepsinin ayrı bir lezzeti vardı. Bütün bunların çöpe gitmesi fikri bile acı vericiydi ama o kadar özen gösterdiği çorbalarını öylece atması mantıksızdı. Mutlaka başka bir şekilde …

Okumaya Devam Et

12.04.2018

Bir aslan yavrusunu kazayla evlat edinmek kadar risklidir bir ruhun sorumluluğunu taşımak. Yavru küçücüktür eline aldığında. Süt falan verirsin, büyür. Çok çabuk hem de… Sivri dişleri bir kedinin dişleri gibi gelir önce. Pençeleri de… Oyuncu ve şirindir aslancık. Bir ay bile geçmeden şüphelenmeye başlamışsınızdır bile. Nasıl bu kadar büyüdüğüne hayret etmeye başladığınızda yavrucuk bir kedinin iki misli olmuştur ve iş işten geçmiştir. Artık tek yapmanız gereken şey, aslana bir kedicik olduğunu, bir aslan kadar yırtıcı olmak istemeyeceğini empoze etmek olacaktır. Aksi taktirde aslana yem olmak işten bile değildir. Sizi, pençenin en sivri tırnağında akrobasi yapmanız gereken bir aslan ömrü beklemektedir …

Okumaya Devam Et

19.11.2017

Hayatında ilk defa bir köye ayak basmıştı. Sahipsiz, tapu kaydı olmayan bir arazinin tapusunu yok pahasına alıp üzerine prefabrik bir ev kurup bir kümes yapmış, yanına da bostan ekmeye karar vermişti. Birkaç koyun almayı planlamıştı sonra ve bostan ekmekten vazgeçmişti. Onun gibi şair ruhlu bir insanın bostanla yetinmesi düşünülemezdi. O hayvancılık yapmalı, dağlarda koyun otlatmalıydı. Köyün havasından suyundan istifade etmeli, her karışını bilmeliydi. Belki köydeki yaşlılar da ona koyunlarını emanet eder de birkaç kuruş kazanabilirdi. O gün, yaşlı bir kadının birkaç koyunuyla kendi koyunlarını birleştirip köyün ya da yukarısındaki bir meraya doğru sürerken görmüştü o devasa bembeyaz kayayı. Şekilsiz olmasına …

Okumaya Devam Et