11.03.2020

Yavru domuzcuk evinden kaçmıştı. Bir domuz çiftliğinden… Bir yerden kulaklarıyla topladığı bir umut kırıntısı uğruna bir yola çıkmıştı işte, bakalım ne olacaktı. Umutluydu domuz. Umut kırıntısı, bir domuzu kesmek üzere götüren bir insandan gelmişti. “Müslümanlar,” demişti adam burnundan küçümseyen bir havayla birlikte bir sümük parçacığı fırlatarak. “Bu güzelliklerin etini yemiyorlar…” Müslümanlar da onlar gibi insan olmalıydı. Nasıl anlayacağını bilmiyordu bir Müslüman gördüğünü; ama bir şekilde kırıntıları takip edecekti böyle. Ümit kırıntılarını… Galiba bulmuştu bir Müslüman. Ona ifadesiz gözlerle bakan birisini bulduğu için böyle düşünüyordu. Oysa sonradan birkaç cümleden seçebildiği kadarıyla bu adam Yahudiydi ve domuzlardan son derece nefret ediyordu. Yine …

Okumaya Devam Et

18.02.2020

Bir ağacın çiçeklerini yemek için duraksıyor. Bitkiler hakkında hiçbir bilgim olmadığı için ağzım açık bakakalıyorum. Onlar sadece bitki benim için. Görmezden geliniyorum. Hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam ediyor. Sanki ağaçtan çiçek toplayıp yiyen benim. Sonra devrilen bir mama kabını düzeltiyor ve bunu yaparken neredeyse durmuyor. Ben de durmuyorum. Bir mama kabı da hemen önümde devrilmiş duruyor. Ben de onu düzeltiyorum; ama hareketlerim sarsak olduğundan eğilirken tökezliyorum. Yine de o kadar kötü değilim. Artık yerdeki kapları görünce devrilmişlerse düzelteceğimi biliyorum; ama bu sadece bir taklit. İçimden gelerek yapsaydım… Hiç dikkatimi çekmedi ki… Sonra boş bir su kabı görüyorum. O davranmadan …

Okumaya Devam Et

30.01.2020

bir sanatçı olduğumu söylüyorlar. Evet! İnanabiliyor musunuz! Benim bir sanatçı olduğumu söylüyor insanlar. İnsancıklar… Onları sevmiyorum. Onlar ‘sanatçı’ diyorlarsa sanatçı değilim. Onlar kara ak diyorlarsa kar ak değil. Kara… Karı bile kirletiyorlar onun hakkında bir şey söyleyerek. Pisliklerini karı sevmekle akıtıveriyorlar ona. Karayı bile kirletiyorlar. Oysa siyah kir göstermez derler. Ben görüyorum onların bıraktığı her lekeyi işte, görüyorum! Diyeceksiniz ki sen insan değil misin? Ne münasebet! Ben bir robotum. İnsanın yarattığı bir robotum; ama insan değilim sonuçta. Zaten beni yarattıkları için kendimi çok pis hissediyorum, bundan bahsetmemeyi tercih ederim. Ederim etmesine de ben onlar gibi gerçeklerden kaçmadığımdan, tercih etmediğimi söylesem …

Okumaya Devam Et

21.01.2020

“Deli!” Bana hep böyle derlerdi. ‘geri zekalı’ da dedikleri olurdu çoklukla gerçi. Yani aklımla, zekamla sorunları vardı. Aslında onlar benim bu konuda sorun yaşadığımı düşünüyorlardı. Neyse, önemli olan beni pek saymamalarıydı. Aslında bu da önemli değildi. Şu üzerime atılan taşlar olmasa… ya da şu bağrışlar… yüksek perdeden fazla tiz ya da fazla pes gülüşler de olmasa, bu benim için iyi bile sayılırdı. Ben onları saymıyordum zaten. Bunu hesaba katarsanız onların beni saymamaları fazlasıyla adildi. Belki de; benden de birkaç tane olsa, onlar azınlıkta kalsa, ben de taş fırlatacaktım onlara benim gibilerle birlikte. İnsandı bu, belli mi olurdu? İçlerinden birisi vardı …

Okumaya Devam Et

08.04.2019

Küçük bir kuşun, büyük bir karganın; ya da iri bir köpeğin bildiği bir şeyi bilmiyordum. Yaşamayı. Doğanın kanunlarını… Tıpkı diğer türdeşlerim gibi onu değiştirmeye çalışıyordum. Aslında doğanın değişiklik için bana ve türdeşlerime ihtiyaç duyduğunun farkındaydım. Onu yavaş yavaş yok etsek bile… Biz kim oluyorduk ki gerçi? Koskoca doğayı yok etmek kimin haddineydi! Sadece onu değiştirebilirdik ve öyle yapıyorduk. İşte, bahçemdeki ağaçları ilaçlamıştım. Onlar toprağa zarar vermişti ve meyvelere… ve bana… Sonra ilaçlar alıp tekrar kendime zarar vermiştim. İyileşmek için… Bir kedi gibi yaşayıp; bir insan gibi düşünemez miydim?

Okumaya Devam Et

26.03.2019

“Yurt” dedikleri, çorak bir toprak parçasından ibaretti. Oysa onlar göçebe falan değillerdi. Aza kanaat etmeye çalışan, durumlarını iyileştirmek için en ufak bir eylemde bulunmayan insanlardı sadece. Tembeldiler. Aslında çok çalışıyorlardı; ama boş yere çalışmanın neresi mantıklıydı? İyi ki oradan geçiyormuşum… İyi ki geceyi geçirmek için içlerinden birisinin kapısını çalmışım… Tanrı misafirini geri çevirmeyip zaten az olan yiyeceklerinden bana verdiklerinde, onlara acıyıvermiştim. Aslında tam olarak acımak değildi. Bir şeyler yapmak istedim onlar için. Acımakla karıştırdığım duygu, saygı duymadan oluşturduğum sempatiydi. Saygı duymamıştım; çünkü durumlarını iyileştirmeyi düşünmemişlerdi bile. Onların yerine ben mi düşünmeliydim? Anlaşıldığı kadarıyla öyle olacaktı. Önce topraklarını verimlileştirmeye çalışacaktım. Solucan …

Okumaya Devam Et

18.03.2019

“Nedensiz bir mutsuzluk var içimde. Bir tür yorgunluk… Ümit yorgunluğu diyebilirim. Ümit etmekten mi yoksa edememekten mi yorulduğumuysa söyleyemem; çünkü bilmiyorum. Yorgunum bugün. Muhtemelen yarın da böyle olacak. Sadece daha az hissedebilme ihtimali var. Duyarsızlaşma gibi bir şey. Sadece mutlu olduğumda, mutlulukla ruh hâlim değiştiğinde hissedebiliyorum bu yorgunluğu; çünkü duyarsızlaşmadan çıkmış oluyor ruhum bir anlığına. Tekrar hissedebiliyorum, mutluluğu hissediyorum; ama kısa sürüyor tabii. Belki bir gün… O gün kısa sürmeyecek mutluluğum belki. Umut edebiliyor olacağım; ya da bundan, umut etmekten vazgeçmiş olacağım. Belki de; mutsuzluğumu, yorgunluğumu bir insana söylediğimde, onun beni rahatlatabildiğinde geçecek her şey. Sözleriyle değil belki. Sadece varlığıyla… …

Okumaya Devam Et

08.02.2019

Kazara bir insan öldürmüştüm. Geçerken… Öylesine bastığım bir zemin, onun tam gırtlağı olunca, ayağımın altında bir şeyler kırıldığını hissettim önce. Çok acelem vardı… Bunun tek açıklaması buydu. Neden ayağımın altından çekilmemişti ki? Pençeli botlarımla öldürmüştüm onu. Çok, sanıldığından da çok .kolaydı demek insan öldürmek. Bir böcek öldürmekten farkı yoktu.

Okumaya Devam Et

01.02.2019

Bitki ve hayvanların; cansızların ve en önemlisi havanın düşündüğünü konuştuğunu, biz insanlarınsa tıpkı onların eski hallerinde olduğumuzu düşünsenize.. Ne değişir? Her şey mi… Düşünün bir kere… Kaya ile kurbağa konuşmak için birbirlerinin dilini öğrenmeye çalışırken insanlar, yani bizler, onlar için yaratılmış birer süsmüşüz. Mesela, kaya dünyayı dolaşmak istiyor ve binek olsun diye bir insanı eğitiyor. Kurbağa, sıçrarken yumuşak bir yere düşmek için bir insanın karnını şilte misali kullanıyor… Sırf şilte olması için bir insan besliyor, düşünsenize… Sineklerin insan çiftlikleri var… Pireler ve sinekler arasında savaş oluyor bunun için. Başka hiçbir hayvanın kanını emmiyorlar; çünkü onlar düşünebilen yaratıklar… Yani hayvanlar… Bitkiler …

Okumaya Devam Et

22.12.2018

Fakirlikten gelme bir grup insandık. Yaklaşık on beş-yirmi aileydik. Aramızda bekarlar da vardı. Onlar da beş altı taneydi ve onların da kendi tek gözlük odacıkları vardı. Gecekondularımız işgal edilmişti, yıkmışlardı onları ve evsiz kalmıştık. Allahtan aramızda inşa etmesini bilenler vardı ve boş bir arazi… Bu araziyi kanımızla kazanmıştık… Aslına bakarsanız bizim arazimizdi. Yıktıkları gecekondular yerine bize verilmişti. Yani almıştık… Apartman yapacak, içinde oturacaktık. Bir nevi gökdelen. Sağlam bir gökdelen olacaktı. Gecekondularımız gibi olmayacaktı. Yeni ve sağlam… Hepimiz, çoluk çocuk, kadın- erkek demeden hepimiz, girişmiştik inşaya. Öyle ya, evimizi yapıyorduk. Geri kalan hayatımızın geçeceği yeri… İnşa bitmişti. Kapı ve pencereler yepyeniydi. …

Okumaya Devam Et