10.02.2020

Bir geyiğin sesini duydunuz mu hiç? Bulmacalarda “rö” diye geçer hani. Evet. Bir geyik “rö”ler. Ama o “rö”nün içinde boynuz dövüşleri, koşuşlar ağaçların arasından geçerken ağaçlarla olan mücadelenin büyüttüğü bir ruh gizlidir. Aynı ağaçlar onun boynuzları için bir tür alet olmuştur. Aynı zamanda boynuzlarını büyütmesi için tabiri caizse deri değiştirmesini sağlamıştır. Onun için o “rö” sesinde, ağaçlar konuşsaydı onların olacak ton da vardır. Ağaçlar ses çıkartmadıklarından, geyikler adeta ödünç almışlardır bir kısmını onlardan. Kayalar da vardır o “rö” sesinde. Kuru otlar da. Filizler de vardır biraz. Yemyeşil, gevrek ot ve yapraklar da… İşte, kulağıma taktığım bir aletle, ellerimle bastığım başka …

Okumaya Devam Et

18.12.2019

Uyandığında kendisini bir kayanın iki metre ötesinde bulmuştu. Nerede uyuduğunu hatırlamasa da; bir kayanın dibinde uyuduğunu zannetmiyordu. Sahi, o nerede uyumuştu gece? Burası neresiydi ? En son hatırladığı neydi? Yoktu! Bu soruların hiçbirine bir cevabı yoktu. Yanına bir köpek geldi. Burnuyla dürtmeye başladı onu. Yanındaki poşetin içinde sevdiği, yiyebileceği bir şey olmalıydı. Kendisi de açtı. Eğer yiyebileceği bir şeyse köpekten önce kendisini düşünmeliydi. Evet… Üç kalem pirzola… Pirzola mı? Nasıl pirzola bulabilse de sokakta uyuyabildiğini anlayamamıştı. Üç dakikada bitmişti et. Kemiği de köpeğe attı. Çok geçmeden diğer köpekler de geldiler. Gürültülü bir ortamı sevmiyordu anlaşılan. Hemen oradan kalkıp gitmek için …

Okumaya Devam Et

14.03.2018

Kilden heykeller yapıyordu. Mesleği buydu. Sanatçı… Seramik sanatçısı… Sonra onları fırınlayacaktı. Sonra da satacak, para kazanacaktı. Sonra yine heykel yapacaktı ve böyle devam edecekti. Yaşlı bir kadın, fırın yandığı için aşırı sıcaktan kafasının bulandığı bir anda, atölyesine girip ondan bir siparişte bulunana kadar çok az kişi varlığından haberdardı. “Heykelimi yap…” Selam dahi vermeden böyle demişti, yüzü kırış kırış olan, gözleri sırlanmış kaya gibi parıldayan kadın. Bir kayayı neden sırlamaya gerek duyacağınız tamamen ayrı bir konuydu. İstifini bozmamıştı genç kadın ve ne kadar büyüklükte bir heykel olmasını istediğini sormuştu yaşlı kadına. –Ben ne kadar büyüksem… Fırın yeterince büyüktü; ama kilden yapılmış …

Okumaya Devam Et

19.11.2017

Hayatında ilk defa bir köye ayak basmıştı. Sahipsiz, tapu kaydı olmayan bir arazinin tapusunu yok pahasına alıp üzerine prefabrik bir ev kurup bir kümes yapmış, yanına da bostan ekmeye karar vermişti. Birkaç koyun almayı planlamıştı sonra ve bostan ekmekten vazgeçmişti. Onun gibi şair ruhlu bir insanın bostanla yetinmesi düşünülemezdi. O hayvancılık yapmalı, dağlarda koyun otlatmalıydı. Köyün havasından suyundan istifade etmeli, her karışını bilmeliydi. Belki köydeki yaşlılar da ona koyunlarını emanet eder de birkaç kuruş kazanabilirdi. O gün, yaşlı bir kadının birkaç koyunuyla kendi koyunlarını birleştirip köyün ya da yukarısındaki bir meraya doğru sürerken görmüştü o devasa bembeyaz kayayı. Şekilsiz olmasına …

Okumaya Devam Et