25.03.2020

“Sorma bana kimim,” diyordu bir yerlerde bir şair. Ve bir adam onu şarkı niyetine söylüyordu hoparlörlere. Hoparlöre mi; yoksa yüreklere mi; o biliyordu; ama yürekler bazen bilmiyordu. Bir adam, bir pilot, bir kitabının başlarında aynı şeyi söylüyordu. Herkes o kitabı alıyordu, yayınevleri çeviriyordu kendi dillerine, yine de; o da kağıtta kalıyor, yüreklere ulaşamıyordu çoğu zaman. Küçük bir radyom vardı. Süslü püslü bir adamın aldığı. O şairin, o kitabın ve şarkının dediğini yapmış, adamın yaşını ve kim olduğunu sormamıştım. Bana aldığı radyoyu da pahalı olsa da; pahalı diye almamıştım. Sevdiğim şeyi bildiğinden vosvos şeklinde bir radyo almış olduğu için beğenmiştim onu. …

Okumaya Devam Et

16.02.2019

Her gün içine girdiğim bir dolap vardı içinde temiz kıyafetlerin bulunduğu ve ben o zamanlar Narnia Günlükleri’ni okumamıştım. Aklıma da gelmemişti, içine girdiğim dolabın başka bir evrene açıldığı fikri. Ben dinlenmek için giriyordum dolabın içine ve henüz üzerlerini kaplayacakları insanların kokularına bürünmemiş, tarafsız bir şekilde temiz kokan giysilerin eşliğiyle yatışmak… Belki de bu eşsiz tarafsızlığa kaçmak… O gün, bir kere giyilse de giyen insan kokan bir kıyafet, tüm o büyüyü bozana kadar da girmeye devam etmiştim.

Okumaya Devam Et