“Sen kendine bak!” diye bağırdı. Elleri titriyordu. Sesi yükselse de; güzelliğinden bir şey kaybetmemişti. Biletimi kesti, verdiğim kredi kartını alıp temas özelliği olmadığı için makineye takarak miktarı girdi. Ben onun hizmet vermek zorunda olduğu birisi olduğumdan yapmacık bir nezaketle ama hala sesinin bir kısmında öfkeyle: “Şifre lütfen,” dedi yüzüme bile bakmadan. Gözleri makinedeydi. Şifremi girdim. Onaylamamıştım. Bana göre solda olan elini sağ alttaki tuşa basmak için uzattığında elime temas etti. Bu temasla onu sakinleştirmeyi ummuştum saçma bir şekilde. Zaten o da bu temasla yüzüme bakmıştı. Belki de niyetimi anlamıştı. Neydi onu üzen? O adama neden kızmıştı? Neden kendisine bakması gerektiğini …