Oyuncak bir at istiyordu çocuk. Gerçek atın tüylerine benzeyen bir tane bulmuştu bir oyuncakçıda ama yeterli parası yoktu. Çalıştı çocuk, çalışmak zorundaydı. Boyacılık yaptı, ayakkabı boyacılığı. Dört oyuncak nal alabilmek için binlerce iki ayağı boyadı. O ayakkabılara nal demiyorlardı; çünkü ayaklar yeterince dayanıklı, ayaklara bağlı olan kafa kendi sırtına binmeye izin verecek kadar aptal değildi. En azından öyle sanıyorlardı. Ne var ki çocuk biliyordu nalların şeklinin fark etmediğini. Kazandı çocuk. Oyuncak atını aldı. Sonra sıkıldı çocuk, attan da; nallardan da sıkıldı. Okula gitti çocuk, adam oldu. Atı da; boyadığı nalları da unuttu. Gerçek bir at aldı çocuk. Gerçek insanlara nallarını …