09.05.2025

Açım. Param var ama paramı verip yemek almaya kalksam bana yemek satmazlar, biliyorum. Yemek almak için birkaç kilometre yürümem gerekecek ama hiç hâlim yok. Dinlenmek için şuracığa otursam olmaz. Çok tehlikeli. Hareket etmek en iyisi. Hareketli olursam bir de sessiz ve kimselere görünmemeye çalışarak yürürsem atlatırım belki. Ama hiç gücüm yok ki. Buraya gelmesem her şey çok daha kolay olurdu. Ama işim burada. Tabii ki dehlizlerde, kimsenin beni göremeyeceği bir yerde. Yani varlığımın beklendiği bir yerde çalışıyorum ama işime gidip gelmek o kadar zor ki… Keşke tünel kazsalar. Seçim vaatlerinde o da var. Belki bu kadar korkmadan işten eve gidebileceğim …

Okumaya Devam Et

22.06.2023

Epey meşhur bir pastane zincirinin bir şubesinde kahve içerken rastladım onlara. Karşımdaydılar. Üç kişiydiler. Bir yaşlı adam, genç bir kadın ve orta yaşlı bir adam daha. Adamlar baba-oğuldular. Kadın ise… Bilmem, rica üzerine gelmiş, aileye yakın ama aileden olmayan birisiydi. Biraz tepeden bakıyordu bence onlara. Eh, şu orta sınıf konformistlerindenmiş gibi görünüyordu. Ama mevzu bahis kendi ailesi olsa bence daha beter etkilenirdi. Adamlardan orta yaşlı olanı, duygusal… Belki de bir amaç uğrunda kullandığı bir silah olarak duygusallığı kuşanmış uyanık bir adamdı. Ayıp etmiş olmamak için hakkını teslim edeyim, belki de gerçekten duygusal bir adamdı ama babalarından para istediği için… pek …

Okumaya Devam Et

06.11.2018

Oyuncak bir at istiyordu çocuk. Gerçek atın tüylerine benzeyen bir tane bulmuştu bir oyuncakçıda ama yeterli parası yoktu. Çalıştı çocuk, çalışmak zorundaydı. Boyacılık yaptı, ayakkabı boyacılığı. Dört oyuncak nal alabilmek için binlerce iki ayağı boyadı. O ayakkabılara nal demiyorlardı; çünkü ayaklar yeterince dayanıklı, ayaklara bağlı olan kafa kendi sırtına binmeye izin verecek kadar aptal değildi. En azından öyle sanıyorlardı. Ne var ki çocuk biliyordu nalların şeklinin fark etmediğini. Kazandı çocuk. Oyuncak atını aldı. Sonra sıkıldı çocuk, attan da; nallardan da sıkıldı. Okula gitti çocuk, adam oldu. Atı da; boyadığı nalları da unuttu. Gerçek bir at aldı çocuk. Gerçek insanlara nallarını …

Okumaya Devam Et

11.08.2018

Yürüyüş yapmayı çok sevdiğinden herhangi bir yer tercih etmeksizin yürürdü. O gün de kayalık bir anda yürümeyi ve yer yer tırmanış yapmayı tercih etmişti. Parası yoktu ama her şeyi basitleştirirdi o. Otostop yaparak ilerler ve çoğu yerde de yürürdü. Böylece hem ilerleyebiliyor hem de değişik yerlerde yürüyüş yapabiliyordu. O gün de her zamanki gibi, dikkatli ve keşfedip öğrenmeye hazır gözlerle etrafına bakarken yüksek bir kayanın tepesine kondurulmuş, o ana kadar hiç görmediği denli devasa bir kuş yuvası gördü. Hemen tırmanmaya başladı. Her ne kadar parası olmasa da tüm teçhizatı yerindeydi. Yuvaya ulaştığında, yuvanın kenarında, dokunduğun an ölecek kadar ölüme yaklaşmasına …

Okumaya Devam Et

16.02.2018

Telefonunu cebinden çıkarıp ekranını açtı. Bir mesaj gelmişti. Kaydetmese de çok iyi bildiği bir numaradan… Sadece “…” vardı mesajda. Üç tane nokta… Başka kimse anlamazdı belki; ama o anlamıştı o üç noktayla denmek isteneni.. Üç noktayla mesajı cevapladı. Parka gidip beklemeye başladı. Yanına bir adam geldi ve bir zarf bıraktı. Zarftaki adrese gidecek ve adresteki kişiyi öldürecekti. Gitti ve öldürdü. Numaraya iki tane nokta yazarak gönderdi. İki nokta geri gelince de tekrar parka gitti ve bir zarf daha aldı. Parasını… İşlem bitince bir nokta daha… Anlaşıldığını bildiren bir cevap noktasıyla, o adama ilişkin her şey bitmişti. Adam ölmüş, para alınmış …

Okumaya Devam Et

26.01.2018

Her gece rüyamda bu pazara gidiyordum. Tuhaf yaratıkların bir şeyler alıp sattığı, tuhaf şeylerin alınıp satıldığı bu pazara… Şu ana kadar hiçbir şey satın almamıştım. Korkuyordum. O kadar tuhaf şeyler vardı ki… Tekinsizdi çoğu. Alıp kullandıktan sonra başıma geleceklerden ürküyordum. Bu pazarda para geçmiyordu. Almadan önce satıcı bir bedel söylüyordu, ödeyebilirsen alıyordun. Bu kadar basitti. Neler yoktu ki! Kehribarın içine hapsedilmiş renkli bir kuş tüyü hatırlıyordum rüyalarımdan. Tüm güzel sesli kuşları yanına çağırıp en güzel performanslarını dinlemeni sağlayan. Gördüklerimin en zararsızlarından. Bedeli de bir ay boyunca konuşamamak olan. Sonsuza kadar çalışan bir şey için bir ay, oldukça makuldü. Sivilcelerini sonsuza …

Okumaya Devam Et

06.11.2017

Güneşin ilk ışıkları görünmeden kalkardı. Şehir merkezinin tam ortasında, en civcivli yerinde bir gökdelenin en üst katında özel, küçük bir bahçe keşfetmişti. ne gökdelende ikamet ediyordu ne de bir tanıdığı gökdelende yaşıyordu. Bir iş görüşmesinde görmüştü bahçeyi. Ne yapıp ne etmiş, bir anahtar kartını aşırıp oraya girmek için insanlara bir sürü bahane hazırlamıştı yedeğinde. Gerçi kimse sabah erkenden onun orada ne işi olduğunu merak edecek durumda olmazdı. Herkes işine yetişme telaşında oluyordu nihayetinde. Bahçenin kime ait olduğunu hâlâ bilmiyordu. Bilse ne olacaktı ki? Hâlâ işsizdi. Hiçbir saygınlığı, karizması yoktu. Bir haftaya kadar kira vermezse evsiz de kalacaktı. Zaten tek başına …

Okumaya Devam Et