İçleri saman doldurulmuş çuval ve dallardan yaptığı birebir ölçülerindeki insan figürleriydi bütün işi gücü. Çuvalları kendi dokur, dalları kendi bulup yontardı. Yaptığı insanlardan başkasıyla konuşmazdı çoğunluk. Mahallenin delisiydi. Gerçi mahalleden çok kasabaya benzerdi orası. Oysa bir metropolün ucunda bir yerdi.
İnsanlar onu pek sevmezlerdi. Hırçınlığından ziyade anlayamadıkları için… Her şeyi bilen bir adamdı onlara göre. Her şeyden anlardı; ama hırçındı işte. İnsanlara kötü davranırdı. Onun için de aşağılayamazlardı onu sıradan bir deliye yapacakları gibi. Onlara üstten baktığını her haliyle gösterdiğinden, onlar da istemeye istemeye kendilerinden üstün olduğunu düşünürlerdi. Böyle düşündüklerini bile bilmeden…
Sık sık:
“Yaptığım bu çuvalda dahi sendekinden daha çok akıl var,” derdi herhangi birine.
“Tembelsiniz!” derdi.
“Düşünmüyorsunuz!”
Ver yansın ederdi her defasında.
Belki kendisine kızardı. Kendi çaresizliğine… Burada, bu vasıfsız olmayan ama vasıflarını kullanmadıklarından, bunun için çaba bile harcamadıklarından aynı kapıya çıkan vasıfsız, tembel insanların yüzüne bakıp onlarla aynı havayı solumak zorunda kalışına yanardı yüreği.
Onlar gibi olmaktan korktuğu için çuval insanlar yaratıyordu kendisine. Elleriyle çuval dokuyup; kemiklerini oluşturacak olan her dalı teker teker yontup oyalanıyordu onlarla.
Sırf, asla yontulamayacak olanlarla yüzleşmemek için.
Onların içlerine elektronik beyinler koyup saman doldurulmuş ilkel görünümlü muhteşem kapasitede robotlar yapmaya da bunun için karar vermişti.
Kısa bir sürede öğrenmişti robotik ilmini.
Yıllardır yaptığı tüm insanları birer beyinle donatmıştı sonra da… Kollarını, ayaklarını hareketlendirmiş, kafalarına birer ağız, her birine konuşacak ses vermişti.
Uzay çağını ilkel vücutlarda yaratmıştı.
Sonra onlara bilinç kazandırmaya çalışmıştı. Bir insandan çok daha romantik, bir o kadar da mantıklı yaratıklar yapmayı hedeflemişti tüm varlığıyla.
Şu güzelim dünya, dangalak insanlığa bırakılmayacak kadar değerliydi.
İnsanlık düşüncesizdi, budalaydı. Duygularıyla dahi karar vermiyordu. Romantizm dedikleri bencillikten başka bir şey değilken boşu boşuna yanlış yönlendirilip göğe çıkarılıyor, mantık ise sırf beyni daha fazla çalıştırmak zorunda oldukları için kötüleniyordu.
Evet, bu güzelim dünya, dangalak, hödük olsa da yine kendileri tarafından eşref mahlukat oldukları söylenen ama her fırsatta eşeklik yapan insanlığa bırakılamazdı.