03.01.2020

Zeytin çekirdeğinden tesbihler yapardı ve tesbihleri satarken:
“Bu tesbihlerdeki zeytin çekirdekleri, fakirlerin sofralarından alındı. Onlar tertemiz bırakır çekirdekleri. Her zerreyi sömürür tasarruflu ağızları. Ondan sonra da iş bana kalır. Her taneyi kibrit ile dağlar, dişleriyle çizemedikleri muratlarını ben yakarım her birine. İşte aldığınız her bir tesbihin her tanesine baksanız hep böyle şeyler görürsünüz. Bazen küçücük bir bebek, belki bir kız çocuğudur oynayacağı bir bebeği olamamış, daha kötüsü bir kadındır kısır kalmış, para bulup da tüp bebek yaptıramamış.
Ya da sadece bir tavuk bududur, bulunamamış… Bir deniz kıyısıdır, gidilememiş. Bir pastırma temsilidir, sadece koklanabilmiş. Bir pirzola dalıdır, yalnızca çöpte ya da bir itin ağzında yakından görülmüş. Kasabın vitrinine bile yaklaşılamamış… Bir çift kirazdır, kulağa bile takılamamış…..”
Böyle konuşur, konuşurdu adam. Her defasında içim parçalanır, bir tane alırdım bir sürü insan gibi.
Bir gün, genç bir zeytin ağacında, olmamış zeytinleri koparıp etlerini ayırarak çekirdeklerini aldığını görene kadar…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir