02.07.2018

Yanıyorlardı. Odunlar gibi yanıyorlardı. Fakat bu kez odunlar balık, alevler su olmayacak, orası bir göle dönüşmeyecekti. Böyle şeyler her an olmazdı çünkü ve bunun bir nedeni vardı. Bazı şeylerin tutarlı olması gerekiyordu. Yakanın da yananın da buna seyirci kalanın da alacağını alması gerekiyordu bu tür tutarlı sonuçları olan olaylardan.
Mucizeler zararlıydı. Eğer onlara inanırsan, kahredici bir umutla dolardı tüm zihnin ve bedenin beklerdi. Son ana kadar… Başka her şeyi unutarak beklerlerdi. Son soluklarını, fark etmeden verirlerdi. Boş bir umudun pençesinde. Oysa acıyı bile yaşamadan ölmek umudun yan etkisiydi.
Yanmışlardı ve yanmalıydılar da. Eğer yanmasalardı, bir mucizeyle kurtulsalardı, o zaman…
Nasıl anlayacaktık, nasıl idrak edecektik onların ateşperestliklerini? Nasıl bilecektik bir bedel ödenmeseydi, bu kadar taptıklarını şeytana? Öyle ya, ateşini kullanarak insan öldürmüşlerdi. Her çatırtıda şeytanın doygun kahkahalarına “Allah Allah” nidalarıyla eşlik ediyor, o mukaddes ismi groteskleştiriyor, şeytanın yanında o ismin hükmü yokmuşçasına bir tür alay malzemesiymiş gibi kullanıyorlardı ve bunu onun adına yaptıklarını iddia ediyorlardı. Ediyor gibi yapıyorlardı.
Bir mucize olsaydı, nasıl anlayabilirdik gerçek yüzlerini?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir