03.02.2020

Kendim gibi bir sazanla tanışmak, onunla yaşayıp ölmek, ondan önce birlikte yavru sazanlar dünyaya getirmek, en azından bunu denemek isterdim. Evet, isterdim bunu. Bir sazan olmak, uygun şartlarda, muhtemelen lanetli bir şey değildir. Tabii ki değildir. Nesli tükenen bir canlı değil ki sazan sonuçta öyle değil mi? Tamam, sazan olmakta, bir sazan olarak yaşamakta hiçbir sıkıntı yok. Yok ama dostlarım, sazan olduğunu bilmek tamamen lanetli bir durum. Bir yemi görüp koklamak, sonra tam yeme atlayacakken… hoop! Bir sazan olduğunu, dikkat etmen gerektiğini anımsamak ve burnunda yemin kokusu, gözlerinde onun yansıması, öylece kalmak… Bazen aç kalmak sonra. Bazense, çok geç doymak… …

Okumaya Devam Et

12.01.2020

Düşünüyordum. Bilmek istiyordum… Kim olduğumu, ne istediğimi… Boşluktaydım çünkü. Yaptığım hiçbir şey anlaşılmıyordu. Ben de kimseyi anlayamıyordum. Bir şey dendiğinde amacını sorguluyordum; çünkü kafam karışıyordu mesela. Bunun bir tek sebebi vardı. Kendimi tanımakta zorlanıyordum; çünkü, belki de bundan korkuyordum. İstemesem de; cesur olmak istesem de; içten içe korkuyordum işte. Kendime devamlı yalanlar söylüyordum. Bunları düşünürken; adeta dilek kapıları açıldı ve önüme beyaz bir şey düştü. Sonra daha beyaz bir şey… bir kağıt süzüldü avcuma. Sanki hava elime tutuşturmak suretiyle ikram etmişti bu kağıdı bana okumam için. Kağıtta benim resmim vardı. Daha doğrusu bir tür karikatür. Karikatürde ben eğilip beyaz bir …

Okumaya Devam Et

17.09.2019

Gördüğüm bir rüyanın hayatımı değiştireceğine asla inanmazdım. O gün kalktığımda da bunu düşünmemiştim bile. Sadece ne kadar gerçekçi bir rüya gördüğümü düşünmüştüm. Kendimce yorumlamaya da çalıştım; ama sıra dışı değildi bu benim için. İlk tuhaflık, gün içerisinde bana rüyamı hatırlatan ilk şey, öğle yemeğinde istavrit kızartma olmasıydı. Tesadüftü, bir tesadüften başka ne olabilirdi ki… Rüyamda istavrit görebilirdim pekala. O istavritler canlıydı ve denizde yüzüyorlardı. Ortalarında başka, farklı, önemli bir balığı koruyorlardı. Bunun için avlanmayı göze alıyorlardı. Genelde kolay avlanan bir balıktı istavrit; ama bu kez kendilerini feda ediyorlardı. Yani rüyamda öyle görmüştüm. Hem de bir tek balık için. Bir tek …

Okumaya Devam Et

19.10.2018

“Rakına buz ister misin hanım kızım?” “Yok, buzsuz ve susuz içerim ben amcacığım, sağ olasın…” “Peki evladım, sağlığına.” “Sağlığınıza… Balıklar çok iyi kızarmış, ellerinize sağlık.” “Afiyet olsun. Senin bana yaptığın şeyden sonra lafı bile olmaz, Allah razı olsun senden.” “ne demek amca, benim işim bu.” “Olur mu yavrum, kim hiç tanımadığı bir insan için mesleğini tehlikeye sokar?” “Ben…” “Eh, o belli oluyor da; neden bunu yapıyorsun be kızım? Kendimi unutup senin için korkmaya başladım. Utanıyorum… Ya bir şey olursa diye yüreğim yerinden oynuyor. Vicdan azabı beni mahveder eğer öyle bir şey olursa. Hiç başlamasak mı acaba?” Fakir bir hanede, sallanan, …

Okumaya Devam Et

02.07.2018

Yanıyorlardı. Odunlar gibi yanıyorlardı. Fakat bu kez odunlar balık, alevler su olmayacak, orası bir göle dönüşmeyecekti. Böyle şeyler her an olmazdı çünkü ve bunun bir nedeni vardı. Bazı şeylerin tutarlı olması gerekiyordu. Yakanın da yananın da buna seyirci kalanın da alacağını alması gerekiyordu bu tür tutarlı sonuçları olan olaylardan. Mucizeler zararlıydı. Eğer onlara inanırsan, kahredici bir umutla dolardı tüm zihnin ve bedenin beklerdi. Son ana kadar… Başka her şeyi unutarak beklerlerdi. Son soluklarını, fark etmeden verirlerdi. Boş bir umudun pençesinde. Oysa acıyı bile yaşamadan ölmek umudun yan etkisiydi. Yanmışlardı ve yanmalıydılar da. Eğer yanmasalardı, bir mucizeyle kurtulsalardı, o zaman… Nasıl …

Okumaya Devam Et

19.02.2018

Davula bir kere vurdu… Tüm kuşlar geldi yanına. Bir kere daha vurdu. Balıklar ve yosunlar da geldi… Bir kere daha… Sürüngenler… Bir daha… Dört ayaklılar… Bir tane daha… Böcekler… Nesli tükenenler… Bakteriler… Mantarlar… Bitkiler… Taşlar… Vurdu, vurdu, vurdu… En nihayetinde, insanları çağıran davulu vurdu… O kadar şeyin bir yere, bir amaca doğru gittiğini göremeyen insanlar, kendi davetiyelerini de işitemediler…

Okumaya Devam Et

24.01.2018

Bir yaz günüydü. Akşam serinliği çökmüştü. Sıcaktan bıkmış bedenlerimiz için harika bir teselliydi. Plajda tek tük insan kalmıştı. Ailemden sadece ben vardım. Diğerleri pansiyona gitmişti. Ağabeyim, kardeşim, annem ve babam….. İki oda tutmuştuk. Ben de yüzmekten kendimi bir türlü alamadığımdan hala denizdeydim. Plajda toplasan on beş dakika falan kalmıştım. Saat sekiz gibi denize girdiğimiz hesaba katılırsa epeydir denizde olduğum söylenebilirdi. Denizdeyken düşüncelerimi toparlamayı her zaman becermiştim. Hayatıma ilişkin verdiğim kararları hep bu dakikalara borçluydum. Bu kararlardan hiç pişman olmamıştım. Denizin hayatımda çok büyük bir önemi vardı. Yine düşüncelere dalmış yüzerken; çok çok fazla açıldığımı, akıntının da buna yardım ettiğini fark …

Okumaya Devam Et

18.12.2017

Penceremden görüyordum onu. Rengarenk yamalı paltosu, yeşil şapkasıyla her gün başka bir şey satıyor olurdu penceremin altından geçerken. Her gün de sattığı ne olursa olsun alırdım. Önce durdururdum. Apar topar, terliklerimle çıkardım sokağa ve yanına giderdim. Sakin sakin beni beklerken bulurdum. Artık penceremin önüne geldiğinde yavaşlar, hatta durup sesini yükseltir olmuştu çağıracağımı bildiği için. Eğer onu fark etmeyeceğim tutarsa, ki bu hiç olmamıştı, ama insanlık hali, böyle bir şey olursa dahi sesini duyurmak için bağırırdı avazı çıktığınca. Ne satmamıştı ki! Balık, domates, karpuz, terlik, simit, midye, kolye-küpe, çanta, pantolon, ayakkabı, çorap, dizlik… Bunlar için her gün başka bir şey uydururdu. …

Okumaya Devam Et

09.12.2017

Eski, boynuz saplı bir bıçağı vardı. Tek zenginliğiydi. Kendi elleriyle yapmıştı gerçi ama çeliği bulmak için çok zaman harcamıştı. Bulduğu yere onu satın almak için bir servet ödemişti. Boynuzu kendisi en başından tonlarca işlemden geçirerek bir bıçak kabzası hâline getirmişti. Bu bıçağın çeliğine çok emek vermişti ve dillere destan bir dayanıklılığı ve kesiciliği olmuştu. Kuru odunu bile bu bıçakla kesse bıçağın kılına zarar gelmezdi. Doğa dışı bir bıçak gibiydi. Belki de gerçekten öyleydi… Çeliğe su verirken yaşlı bir adam gelmiş, bu bıçağıyla canlı bir şeyin hayatına son vermemesi koşuluyla her şeyi kesebileceğini söylemişti. Bıçağın çeliğini sımsıcak haliyle sıvazlamıştı şaşkın bakışları …

Okumaya Devam Et