Piyanonun tuşlarına yumuşaklıkla, hayatında hiçbir şeyde olmadığı kadar yumuşakça basıyordu. Sanki hangi tuşa ne zaman basacağını daha bir ceninken biliyordu.
Çaldığı şey hiçbir tarza benzemiyordu. Hayat… Onu dinleyen hayatı notalara döktüğünü düşünürdü. Bir piyanodan çıkacağı asla düşünülmeyecek kadar farklı tınıları bir piyanodan, gergin teller ve tokmaklardan müteşekkil mekanik bir araçtan nasıl olup da çıkardığı başlı başına bir muammaydı.
Bir sabah, piyanonun kapağını açtığında, tuşların kırılmış olduğunu gördü. O da başka, her zaman yanında bulundurabileceği bir müzik aleti, mesela bir ağız mızıkası öğrenmeye başlamayı düşündü.