Bugün düşündüm. Bir kitaptaki bir cümlenin yüzü suyu hürmetine yaşıyor, aynı kitaptaki aynı cümle yüzünden acı çekiyordum. Sonra yine düşüncemin izinden gittim. Oysa düşüncemi yürüdükçe salgıladığım sümüksü izler gibi kendim salgılamalıydım. Ve… böyle şeyler düşünmekten vazgeçtim. Bunlar öğretilmiş düşüncelerdi. Kediyi düşündüm sonra… İşte, parlak ve sümüksü bir iz bırakmıştım arkamda. Biraz silik olsa da… Sonra başka şeyler… rastgele izlerle dolu, koskocaman bir koridordu gece. Zaman ve mekan birdi. Sonra adımı yazmak istedim düşüncelerimin bıraktığı izlerle. Bir ömre ihtiyacım vardı bunun için. Bir hat ustası gibi… Vazgeçmeden vazgeçtim. Belki son nefesimde düşünecektim. Bir hamlede yazabilmek için…
Etiket: hayat
22.05.2019
Hardal sarısına boyanmış bir cephesi olan bir bina… İnsanların uyuyabilmeleri için… Sadece yatabilmek için yüksek tavanlı, , piramit yataklar vardı ve bir düğmeyle açılıp kapanabiliyorlardı. Kapandıklarında hiçbir şey geçirmiyorlardı içeriye. Hava içeride uykuya hazırlanmaları için özel üretiliyor, üretilen havanın temizlenip kullanılması için dışarıdan hiçbir katkı alınmıyordu. Hayat, bu piramitlerin içinde oldukça basitti. Travmaları olan birkaç kişinin ölene dek kendi istekleriyle uyutulduğunu bile işitmiştim. İşte oraya, hayatım boyunca uyutulmak için gidiyordum.
25.02.2019
Salıncakta sallanmanın tuhaf bir tür bilgelikle bağlantılandığımız anlardan olduğunu düşünürüm. Bu vesileyle hayatın akışını düşünebilir insan. Bir ileri, bir geri… İleri gidemezsen geri gidemezsin çünkü. Ayaklarından güç alıp başlarsın sallanmaya. Önce yavaş yavaş… Ve her ileri geri salınışında ayaklarınla, gövdenle, hızlanmaya çalışırsın. Hızlanırsın da… Bazen de yavaşlamak istersin. Bırakırsın kendini. Birden değil de yavaş yavaş yavaşlarsın… Sonra aniden tekrar hızlanmak istersin. Başının dönüşü geçmiştir; ya da sebepsizce, daha doğrusu senin anlamlandıramadığın bir sebeple hızlanmak istersin işte. Ya birisinden ya da ayaklarını yere sallandırıp onlardan destek alarak başlarsın hızlanmaya. Ya da… Gövden ve havada sallanan ayaklarınla, yavaş yavaş, santim santim hızlanırsın… …
23.09.2018
“Fedakârlık nedir?” diye sormuştu öğretmenimiz derse girer girmez. “Bir yanılgıdan ibarettir,” desem ne düşünürlerdi acaba? Hiçbir şey demedim. Vatandan söz ettiler. Aşktan, savaştan… Cehaletlerine, öğretmeniminki dahil, gülmekle yetindim. İçlerindeki iyimserlik ışığının sönmemesi, daima yanması için dua ettim. Gerçi bu iyimserlik miydi; yoksa cehalet mi, emin değildim. Peki ben niye böyleydim? Neden insanlar fedakârlıkla aşılanırken ben aşılanmamıştım? Hayat bana tuhaf mı davranmıştı? Herhangi bir şey mi yaşamıştım? Doğrusunu sorarsanız hiçbir şey yaşamamıştım. Fedakâr insanları gözlemlemiştim sadece. Ve fedakâr olmayanları… Fedakâr olmayanların fedakârlarla aralarındaki tek fark hakimiyet, otorite ve bilgiydi.
03.09.2018
Bazen birisiyle, rastgele birisiyle sohbet ettiğimizde onunla çok eskiden beri tanıştığımızı zannederiz. Heyhat… Bu çoğunlukla sadece bir zandan ibarettir. O zamanın başlangıcından, en azından bizim hayatımızın başlangıcından beri bizi tanıyordur sanki. Diğer yandan da bizi hiç tanımıyordur. Onun yanında kendimizi göstereceğimizi çünkü onun zaten bizi tanıyıp bildiğini düşünürüz. Yanında özgür olduğumuzu, zannederiz. Ne var ki, kısa süren bir özgürlüktür bu. Tanımak istediğimiz an bozulacak türde bir özgürlük. Çünkü o zaman hakkımızda ne düşüneceğini umursadığımız an başlamaktadır. İşte onunla da öyle bir anı yaşamıştık. Benden yaşça büyüktü ve bir şehirlerarası otobüste seyrederken tanışmıştık. Bir molada… Sonra da diğer molalarda sohbetimize azar …
31.08.2018
Şimdi sana bir masal anlatacağım. Bu masal, dolunayda bir kurda değil de; gökkuşağında bir bal arısına dönüşen çocuklarla ilgili. Hiç böyle bir masal duymadın değil mi? Biliyorum… İşte o kadar gizlidir arı insanlar. Kurt adamlar cinsiyetçi olsalar da arı insanlar öyle değillerdir. Kurt adamlar parçalayıp öldürürler ama arı insanlar öyle yapmazlar. Ne yaptıklarını zaten anlatacağım. Sadece şunu söyleyeyim; onlar asla şiddet uygulamazlar. Kurt adamların dönüşüm eylemi bile şiddet doludur; oysa arı insanlarınki zorunluluk ve bedel ödemeyle ilgilidir. Bir arı soktuğunda iki gün içinde ölür. Bunu zaten biliyorsun öyle değil mi? Bilmediğin küçük bir ayrıntı var ama. Eğer bir arının soktuğu …
20.07.2018
Yaşlı ve yalnız bir adam olmanın neresi acınası anlamıyorum. Bir kere sorumlu olmak zorunda olduğum kimsem yok. Rahat rahat ölebilirim yani. Rahatsız eden falan da yok geçmişi yad ederken. Dilediğimce hatırlayabilir, kötü olanları iyi anılara çevirebilirim. Kimse “Hayır baba, o öyle olmamıştı, senin dükkanı her zaman daha çok sevdiğin kardeşime verdiğin iltimaslar batırdı.” Ya da: “Yanlışın var ağabeyciğim, o kadını sen her fırsatta dövdüğün için kaçtı” demeyecek. Bense, ömrümün son demlerimde yeniden başlayacak, kendime koskocaman bir hayat armağan edebileceğim. Sonra da öleceğim, her şeyi tekrar hatırlayarak. Böylece koskocaman iki hayat yaşayarak ölmüş olacağım.
05.07.2018
İstikrarla istikrar aradığını fark edince, aslında istikrarlı bir şey yaptığını, istikrarı bulduğunu fark edip istikrar aramaktan vazgeçti. İşte o an, istikrarla yaptığı hiçbir şey kalmadı.
15.06.2018
Her halinden alaycılık akıyordu. Bunun için onu kimse sevmiyordu. Yani bunun için olmalıydı; çünkü alaycılığı bir kenara bırakılırsa iyi bir insandı. Hak yemezdi bir kere. Çocuk ve hayvanlarla pek iyi anlaşırdı. Mantıklı bir insandı; ama elinde değildi. Alaycılığı başına bir sürü dert açmış, hiçbir işte tutunamamasına sebep olmuştu. Neden bu kadar alaycıydı? Hiçbir şeyi ciddiye almadığından mı? Sebebini bilmiyordu ama bu huyu ona çok zarar veriyordu. Bir gün, uzun yürüyüşlerinden birisinde öfkesinden boyun damarları şişmiş, devamlı söylenen birisine bakıp gülmekteyken; bir çift gözün de gülümsemekte olduğunu fark etti aynı duruma. İşte o günden sonra birlikte gülümseyip birlikte paylaştılar alay dolu …
20.05.2018
Canı sıkılıyordu ve yapabileceği hiçbir şeyin can sıkıntısını geçiremeyeceğini biliyordu. Bir tek şey hariç. Onu yaptığı taktirde can sıkıntısı gidecekti ama diğer tüm şeyler de gidecekti onunla birlikte. O da can sıkıntısını geçici olarak unutturan ya da azaltan şeyler yapıp hayatına devam etmeyi tercih etmişti. Öldüğünde, mezarına “Zaten canı sıkılıyordu,” yazmalarını vasiyet etti. Zaten canı sıkılıyorduysa neden yaşamaya devam ettiğinin kesin hiçbir açıklaması yoktu.