12.02.2018

Yaz tatiliydi. Elime para geçince karımın dırdırından kurtulmak için Karadeniz turuna çıktık. Çocuklarla birlikte… Bizim kaşık düşmanının en çok istediği şeydi bir Karadeniz turu. Neredeyse evlendiğimizden beri söylüyordu. Bıkmıştım artık dırdırından. Çocuklar da merak eder olmuştu Karadeniz’i. Onlar da eklenince başımı kurtarmak için çıktık bir yola işte.
Bizim arazi cipiyle gidiyorduk. Benim büyük kız arabayı iyi kullanırdı. Onunla ortaklaşa sürüyorduk. Keşke küçük değil de o oğlan olsaydı. Zaten bende şans olsa… Bu karıyla değil de… Vallahi Lopes olsa evlenmezdim. Başımı boşa belaya sokmazdım ama neredeee.
Haritaya bakarak ve navigasyonu kullanarak gidiyorduk işte. O kadar yol derdi çekiyordum ama bizimki türk sanat musikisi dinlemek istiyor, büyük kız İskoç bir karıyı dinlemek için dırdırlanıyor, küçük oğlanla ben damar dinlemek istiyorduk. Çoğunluk bizdik ama bunların dırdından ne rap ne de arabesk dinleniyordu. Gerçi rapin gürültüsü bunların dırdırını duymamamı sağlıyordu sağ olsun… Onun için hoparlörü son ses açmıştım.
Sonunda Karadeniz yoluna girmiştik.
Büyük kız bacaklarını açmak için bir mola vermek istedi, kabul ettim. Arabadan indiler. Koyun gibi yayıldılar bizimkiler. Ben de arabada kaldım önce. Sonra dedim, bir çıkayım. Bizim kız da beni çağırdı. Oğlan da arabaya dayanmış duruyordu. Çıktım, arabanın üstüne sıçradım.
Yahu ne güzel kokuyordu ortalık!
Araba altımda sert duruyordu. Her şey, toprak bile yumuşacıktı. Arabanın sertliğine yapıştım. Kokladım, kokladım, kokladım… Yağmur da ne yumuşak yağıyordu öyle!
Ayaklarımı sallandırdım. Yere, çamurun yumuşaklığını hissetmek için dayadım. Bir yandan midem bulanıyordu. Midemi ancak arabanın sertliği yatıştırıyordu. Öylece, bizim hanım bana seslenene kadar kaldım…
Arabaya girdik. Bu kez küçük oğlanı umursamadan hanımın istediği müziği açtım. Zeki Müren’i.
Midem yine bulandı.
İyi ki de bulandı…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir