12.11.2017

Uykusuzdu. Uykuyu özlüyor, ondan korkuyordu. Bu iki duygunun arasına sıkışmış vücudu ters yöne giden iki devenin arasındaymışçasına geriliyor, acı çekiyordu. Develer birbirlerinden ayrıldıkça ayrılıyor ama vücudu bir türlü kopmuyordu. Dolayısıyla develer de bir türlü rahatlayamıyor, yollarına gidemiyorlardı. Bunun için de biteviye böğürüyor, ağızlarından salyalar fışkırtıyor, vücudunu devamlı ters yönlere çekiyorlardı.
Kaç gündür bir dirhem uyumamıştı. Bazen yürürken uyuyakalsa da anında bir tümseğe ayağı çarpıyor ve uyanıyordu. Uzun yürüyüşler yapmaktan da geri durmuyordu. Her an bir arabanın çarpma tehlikesi olsa da uykusuzken çok dikkatsiz oluyordu insan. Ne var ki, o bunu hiç umursamıyordu.
Yine bu yürüyüşlerinden birinde, dümdüz bir yolda uyuyakalmıştı. Yolun zemini karo taşlarıyla döşenmişti. Nezih bir caddeydi.
Yürürken bir dükkandan gelen deri kokusuyla uyandı. Bir kürkçü dükkanıydı. Bir kafeste bir tilki, canlı bir tilki beslemekteydi dükkan sahibi. Hayretler içinde kalmıştı tilkiyi görünce. Hatta bunun uykusuzluktan kalma bir sanrı olduğunu bile düşünmüştü. Hemen dükkana girdi ve kafese yakından baktı. Evet… Tilki oradaydı. Pislik içinde…Dükkan sahibiyse bir bıçağı biliyordu. Bilemekte olduğu bıçağın ucu küttü. Deri yüzmek için kullanılan bıçaklardandı.
Bıçak bilenirken o da dükkandaki çeşit çeşit kürke bakmakta, dükkan sahibinin bundan sonra ne yapacağını beklemekteydi. Adam kıskıvrak bağladığı tilkiyi tezgahın üzerine yatırarak derisini yüzmeye bir yerden başladı. Öylece… Canlı canlı hem de!
Tilkinin çığlıklarına büyük bir kalabalık toplanmıştı. Dükkanın kapısına hücum ediyordu insanlar. Küfürler, bağırıp çağırmalar gırla gidiyordu. Ellerindeki timsah derisi çantaları, omuzlarındaki samur kürkleriyle vitrine omuz atıyorlardı.
Dükkan sahibi istifini bozmadan tilkinin derisini yüzmeye devam ediyordu. Neden sonra tilki ölüp deri tamamen yüzüldükten sonra tilkinin kanlı derisini tertemiz, yumuşacık kürklere serpmeye koyuldu aynı sakinlikle. Sonra kapıdan timsah derisi çantalara serpmeye çalıştı uzaktan. İnsanlar çil yavrusu gibi dağılmıştılar dükkanın etrafından. Sadece o kalmıştı.
Tilkinin kanlı bedenine sarılarak uykuya daldı. Uyumaması için bir sebep kalmamıştı
Şimdilik… O anlık…En azından…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir