Denizin üstünde türlü türlü kuşun uçması onu hep meraklandırmıştı. O ki, sular aşmıştı amacı için ama havayı hep merak etmişti. Keşke havada da uçabilseydi. Oralara da çıkıp oraları da fethedebilseydi. Herkes tarafından biliniyordu gittiği yol. Hatta, bir gün bir insan, derisinin altına azıcık acıtan bir şey bile yerleştirmişti. Gerçi acı geçtikten sonra bitmez tükenmez bir farkındalığın kaşıntısı olmuştu ama. Yani izlendiğini biliyordu somon A341. Evet, numarasını bile biliyordu. Nereden bildiğini bilmiyordu. Hatta, nasıl öleceğini de biliyordu. Bir ayının midesinde, ona uykularında eşlik etmek için, yani onun iyi bir uyku çekebilmesi için ölecekti.
Ayılar hakkında da bir sürü şey biliyordu. Mesela, aslında ayıların armudu, hem de iyi olanını bulup yiyeceklerine dair bir inanç vardı. Muhtemelen kanıtlanmış bir gerçekti, işte onu tam olarak bilmiyordu.
Ve, somon A341, gerçekten de, bir ayının midesinde can verdi. Hiç acı çekmedi; çünkü ayı onu bir lokmada yutmuştu. Çok üzüldü ama; çünkü bildiği bir şeyin gerçekleşmesi ve bunun için hiçbir şey yapamamak… Hiç kolay değildi.
Her şeyi biliyordu somon A341. Nasıl doğduğunu, nasıl, ne için yolculuk ettiğini, diğer somonların hiçbir şey bilmediğini bile biliyordu.
Peki neden? Nasıl oluyordu bu?
Somon A341 bunu bilmiyordu.