17.10.2023

Şekeri yakarak oluşturulan pamuk helvasını satarak geçinirdi. Bir avuç toz şekerden büyüleyici, insanın yüzünü gömmek isteyebileceği pamuk yığınları yapan bir makinesi vardı. Gıda boyası falan kullanmadan yapardı yenebilir pamuklarını. Sık sık uğradığı bir park vardı. Oradaki bir bankın önüne park ederdi arabasını. O bank genelde kullanılmazdı. En fazla pamuk helvası sırasını beklemek için ancak iki kişi tarafından kullanılabilirdi.
En hatırlı müşterisi on yaşındaki bir kız çocuğuydu. İsmini öğrenmemişti. Her nedense sormak hiç aklına gelmemişti.
Ama kız her pamuk helvası aldığında kulağına götürür, o da:
“Bu kez ne fısıldıyor senin periler?” diye sorardı.
Kız da her defasıdda ciddi ciddi dinledikten sonra bir şeyler söylerdi.
Bazen uzun uzun konuşur, bazen bir kelime söylerdi. O da her defasında dinlerdi kızı büyük bir merakla.
Bu diyalogun nasıl başladığını pek hatırlamıyordu. Bir oyundu işte. Önce ona öyle gelmiş, çocuğa uyum sağlamıştı sadece. Ama sonra kızın yolunu beklemeye başlamıştı.
Her defasında bir kız çocuğundan hiç beklenmeyen şeyler dsylemişti. Perilerden işittiğini söyleyerek…
o gün kıza sorduğunda mutsuzca perilerin sustuklarını söylemişti. O kızdan daha çok üzülmüştü. Ertesi gün kızcağızı beklese de gelmemişti. Her gün gelmediği için pek önemsememişti önce. Sonra aylar olmuş, çocuk gelmemişti. Adam da bu kez kendi dinlemişti pamuk helvalarındaki perilerin seslerini.
Ve işitmişti. İşitmişti…
Müşterilerine onların ne söylediklerini söylemeye başlamıştı sonra.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir