Sana yalancılardan ne kadar nefret ettiğimi söylemeyeceğim. Onları sevmediğimi bile duymayacaksın benden.
Sana, yalan söylemenin kötülüklerinden de bahsetmeyeceğim. Yalan söylemenin ne denli özgürleştirici olduğundan ve insanda yarattığı mutluluktan bahsedeceğim. Bunu kullanmanın inceliklerinden dem vuracağım.
Ama her şeyden önce ‘yalan’ sözcüğünü ağzında defalarca yuvarla. O yavanlıktan kurtar onu. Utancından arındır. O katmanı em ve tükür. Geriye kalan katmanı ağzında çevirdiğinde, yani kelimenin tadı değiştiğinde bana haber ver.
…
Tamam mıyız? Değişti değil mi tadı?
Biraz görkemli bir tat var şu an ağzında değil mi?
Dur!
sakın biraz daha emme. Eğer devam edersen, ağzında çevirip durursan bu görkemli lezzet alışkanlık haline gelir ve… Kim bilir, belki de bir politikacı ya da bir dinci olup çıkarsın başımıza.
Bir peçeteye sar ve at onu.
Dur! Atma… Toprağa göm ki zavallı bir sokak serserisi kazara atmasın aç midesine.
Toprak onu arındıracaktır, merak etme.
Ağzındaki tadı bozmamak için bir müddet hiçbir şey yiyip içme çok rica ederim.
Ve düşün…
Olasılıkları, olmak istediklerini, olasılıklar gerçekleşirse ne olacağını…
Sonra uyu.
Şimdi mi demeliydim…
İyi geceler…