11.10.2018

Zamanlar öncesinden gelen, gerçek dışı bir adama aşık olmuştum bir zamanlar. Bir kadının yarattığı bir adama… Başka bir zaman, yine zamanlar öncesi bir adama aşık oluvermiştim ve yine gerçek dışıydı. Bu kez onunla konuştum. Çok konuştum… Kimseye anlatmadığım şeyler anlattım ona. Hiç kimseye anlatmayacağım. Anlatmak mümkün olsa ve kimse beni yargılamayacak olsa da bazen aşk anlatılmaz. Anlatmak en büyük ihanettir bazen… Sonra, artık büyüdükten sonra, gerçek insanlara aşık olmaya başladım. İşte ondan sonra, dik bir yokuşun inişine gelmişçesine, tuhaf bir boşluktan düşmeye başladığımı hisseder hâle gelmiştim nedense. Oysa gerçek canlı olmalıdır öyle değil mi? Değildi işte. Gerçek, canlı falan değildi. …

Okumaya Devam Et

23.07.2018

Gergin bir telden ne kadar farklı ses çıkabilir ki? Telli çalgıların çok sesli olmasının nedeni en az iki telli olması. Ağız kopuzunda tek tel var; ama onun da kenarlarında telden biraz kalın olsa da tele çarpıp titremesini sağlayacak iki parça var. Yani bir telden bir tek ses çıkar ve o tel bir çalgıyı oluşturamaz… Ne var ki, ben rüyalarımda bir tek telden istediğimi çalabileceğim bir çalgı olarak yararlanmaktaydım. Bir tek, incecik telden… Dümdüz, en ufak bir pürüzü ya da fazlalığı bulunmayan, yaklaşık otuz santim uzunluğunda bir telden… Hafif paslı görünen ama pas kokmayan bir telden… Arkadaşımla konuşarak yürürken; tam söylediğim …

Okumaya Devam Et

18.07.2018

Sana yalancılardan ne kadar nefret ettiğimi söylemeyeceğim. Onları sevmediğimi bile duymayacaksın benden. Sana, yalan söylemenin kötülüklerinden de bahsetmeyeceğim. Yalan söylemenin ne denli özgürleştirici olduğundan ve insanda yarattığı mutluluktan bahsedeceğim. Bunu kullanmanın inceliklerinden dem vuracağım. Ama her şeyden önce ‘yalan’ sözcüğünü ağzında defalarca yuvarla. O yavanlıktan kurtar onu. Utancından arındır. O katmanı em ve tükür. Geriye kalan katmanı ağzında çevirdiğinde, yani kelimenin tadı değiştiğinde bana haber ver. … Tamam mıyız? Değişti değil mi tadı? Biraz görkemli bir tat var şu an ağzında değil mi? Dur! sakın biraz daha emme. Eğer devam edersen, ağzında çevirip durursan bu görkemli lezzet alışkanlık haline gelir …

Okumaya Devam Et

06.06.2018

Keder insanın yüreğine örülen yapışkan, zift kokan bir örümcek ağıdır ve yanıcıdır. Cehennem ateşi gibi, yansa da yenilenir yürek ve bir daha, bir daha, bir daha yanar. Bu ağı ören bir örümcek yoktur ya da kendisini çok iyi gizlediği için izine bir türlü rastlanamaz. Bu ağa her şey yapışır ve sanki yapışan her şeyin ruhu alınırcasına kuruyup sarkmaya başlar yapışanlar. Artık içleri boştur ve her biri yapıştıklarında eşsiz olsa bile kuruduklarında birbirlerini tıpatıp andırırlar. o da bu ağı ören örümceği aramaya, kendi yüreğine doğru bir yolculuğa çıkmıştı. Örümceği bulduğunda öldürecek, ağı son bir defa temizleyip yüreğinin keyfini çıkartacaktı hesabına göre. …

Okumaya Devam Et

24.04.2018

İhtiyaç… Kırallığım ihtiyaçları karşılamak üzerine kurulmuştu. Tabii belirledikten sonra… Belirlemek… Her şeyden önce ihtiyaçları belirlemekti önemli olan. Zaten bunu belirlemek için bir yol bulup onu uygulamak amacıyla kolay uygulanabilir bir sistem oturttuğum için bir krallığım vardı. Devleti kuran da yöneten de bendim. Devletimin diğerlerinden bir farkı daha vardı. Ben bir santimetrekarelik toprak dahi fethetmemiştim. Evimi kendim satın almıştım. Sonra da… Duyan gelmişti. İyi bir ürünün ağızdan ağza yapılan reklamı gibi, benim de reklamımı yapmıştı insanlar. Aslında, bunun nasıl başladığını anlatmalıyım önce: Her şey, bir hayır kurumu ile başladı. Bir miktar param vardı ve yaptığım, dünyayı yerinden oynatacak bir deneyin sonucunu …

Okumaya Devam Et

04.02.2018

“Bir taşla iki kuş vurmak…” Bu deyim her söylendiğinde, “Bir tasla iki kişi doyurmak,” olarak çeviriveririm içimden. Rahmetli dedem öyle yapardı. Ağzından hiç kötü laf çıkmamıştı. “Ağzınızdaki tükürüğe bile dikkat edin,” derdi hep. Kızdığında bile öyle bir kızardı ki… İnsanı suçluluğa sürüklemeden kendi doğrusuna doğru sürerdi. Altınıza tekerlekli bir kızak çekerdi ve bir de bakardınız ki istediği, size anlatmak istediği yerdesiniz. Baktınız onunla aynı fikirde değilsiniz, o zaman gerçek düşüncelerinizi söylemeniz için altınızdaki tekerlekli şeyin kumandasını size verirdi ve siz, rahatlıkla gitmek istediğiniz yere, kendi doğrunuza doğru giderdiniz. Sonra da o alırdı kumandayı… Bir de bakmışsınız hiç tartışmamışsınız bile. Sadece …

Okumaya Devam Et

09.12.2017

Eski, boynuz saplı bir bıçağı vardı. Tek zenginliğiydi. Kendi elleriyle yapmıştı gerçi ama çeliği bulmak için çok zaman harcamıştı. Bulduğu yere onu satın almak için bir servet ödemişti. Boynuzu kendisi en başından tonlarca işlemden geçirerek bir bıçak kabzası hâline getirmişti. Bu bıçağın çeliğine çok emek vermişti ve dillere destan bir dayanıklılığı ve kesiciliği olmuştu. Kuru odunu bile bu bıçakla kesse bıçağın kılına zarar gelmezdi. Doğa dışı bir bıçak gibiydi. Belki de gerçekten öyleydi… Çeliğe su verirken yaşlı bir adam gelmiş, bu bıçağıyla canlı bir şeyin hayatına son vermemesi koşuluyla her şeyi kesebileceğini söylemişti. Bıçağın çeliğini sımsıcak haliyle sıvazlamıştı şaşkın bakışları …

Okumaya Devam Et