Bir reçinenin kıvamındaydı ama kuruduğunda reçine kadar katılaşmazdı ondan akan öz. Sanki ormanın, yabanıllığın, huzurun özü oydu da; kendisini diğer bitkilere dağıtmak zorunda kalmıştı. Bundan rahatsızlık duyduğu için değil, cömertlikle yapmıştı bunu.
Yine de;
“Bakalım beni doğru düzgün yansıtabilecek misiniz,” diye yoklamak için bitkilerin arasında ve arkasında durmuştu kendisini gösterişsizlikle kamufle ederek.
Öyle sanıyorum ki, ancak koklamasını bilen biri onu görebilirdi.