19.03.2020

Tutkusu olan insanları severim. Tutkusuz insanlar ruhsuz bedenlere benzerken tutkulu insanlar bir kamp ateşi gibidirler. Ruhları olan bedenlerden çok daha fazladırlar. O da öyleydi. Tutkuluydu benim gibi. Yani ondan benden daha tutkulu olduğunu düşündüğüm için hoşlanmamıştım. Tutkusuyla tutkum birbirlerine benzediği için hoşlanmıştım. Daha büyük bir kamp ateşi olabilmek için birleşmek istemiştim onunla. Yaşamayı bildiği, onu benim yaptığım gibi icra ettiği için sevmiştim onu. Tutkumu söndürmeye çalışmadığı için rahat etmiştim yanında. Değiştirmek istemeyeceğim biri olduğu için… Onunla birlikteyken tutkusuz insanlarla alay etmek istiyordum. Onları ısıtacak kadar yanlarında olmak, belki içlerindeki kıvılcımı büyütmek, belki de bedenlerini tekrar doğsunlar diye alaylarımızla yakmak için… …

Okumaya Devam Et

23.01.2020

Tüyler ürperten bir rüzgar vardı sokağın girişinde. Sanki bir korku tünelinin girişiydi burası. Sokağın sonunda ne vardı? İnsan hem merak ediyor hem de girmekten korkuyordu. Ne var ki girmesi gerekiyordu. Bir paket bırakması lazımdı bu sokaktaki bir apartman dairesine. Aslında böyle şeyleri düşünemeyecek kadar çok yere paket taşımıştı. Zamanı da yoktu zaten. Ama bu rüzgar… İlk adımını attı. Sanki bir şeyler, rüzgarın içindeki bir şeyler onu uyarıyordu girmemesi için. Mecburdu. Adımını, diğer ayağıyla tamamladıktan, iki ayağını da aynı hizaya getirdikten sonra tekrar aynı ayağını ileriye gönderdi. Gönülsüz bir akıncıydı ayağı; ama emir büyük yerden gelmişti. Artık diğer ayağı onun önündeydi …

Okumaya Devam Et

20.02.2019

Bir reçinenin kıvamındaydı ama kuruduğunda reçine kadar katılaşmazdı ondan akan öz. Sanki ormanın, yabanıllığın, huzurun özü oydu da; kendisini diğer bitkilere dağıtmak zorunda kalmıştı. Bundan rahatsızlık duyduğu için değil, cömertlikle yapmıştı bunu. Yine de; “Bakalım beni doğru düzgün yansıtabilecek misiniz,” diye yoklamak için bitkilerin arasında ve arkasında durmuştu kendisini gösterişsizlikle kamufle ederek. Öyle sanıyorum ki, ancak koklamasını bilen biri onu görebilirdi.

Okumaya Devam Et

05.02.2019

Bir fırın eldiveninin içinde tuhaf iki yüzük bulsaydınız ne yapardınız? Yüzükleri takardınız herhalde. O da öyle yapmıştı. Ellerine takmıştı onları. Böyle yaparak ateşe dayanıklı olacağını bilseydi de takardı. Hem de kalıcı olarak… Yüzük ellerine gömülüp kemiğine kaynaştığında ve üzerlerine parmaklarının derisinin kapandığına şahit olduğunda, henüz bunu bilmemekteydi. Yine de acı çekmediği için bunun üzerinde durmayıp halüsinasyon gördüğünü farz etmeyi tercih etti ama gördüğü bu halüsinasyonun etkisiyle fırın eldivenini takmayı unutup elleriyle daha yeni pişmiş bir tavuğu bulunduran metal tepsiyi kavrayıp yanmayınca, tanık olduğu şeyin gerçek olduğunu anlamak zorunda kaldı. İşte bazen anlamak zorunda kalırsınız; ama buna hiç de hazır değilsinizdir. …

Okumaya Devam Et

16.12.2018

Hamama gitmekten hiç hoşlanmazdı. Zaten hiç gitmemişti. Birlikte yıkanmak çok özel bir şeyi paylaşmaktı ona göre. Bunun çıplaklıkla falan ilgisi yoktu. Bu, mahremiyetle de sanıldığı kadar ilgili değildi onun için. Rahatlamak… Tamamen bununla ilgiliydi. Bedenini dinlenmesi için bırakıp; zihniyle bilinmedik ya da çok bilindik, onun orasına tamamen anlık karar verecekti, alemlerde dolaşması için izin verecek kadar güveneceği insanlarla birlikte olmak o kadar kolay değildi onun için. Banyo yapmak zihnen, ruhen de temizlenmekti ona göre. Sabunla değil, kille temizlenmeyi severdi çoğunlukla. Sabunla temizlenecekse, kendi yaptığı sabunları kullanırdı. Yıkandığı suyu vanilya çubuklarıyla kokutmayı severdi. Yıkanmak onun için bir ritüeldi. Hakiki keçi kılından …

Okumaya Devam Et

19.11.2018

Yeşil bir halıdan geçerek gidiliyordu odama. Başka bir şeyin de önemi yoktu kanımca. Yerden başka bir tarafa bakmazdım. Benim de burada olmamın nedenlerinden birisi de buydu. Yatağım bile yerdeydi ve yüksekliği yaklaşık, hatta neden yaklaşık olsun, sekiz santimetreydi. Belki de bunun için, çocukları, özellikle bebekleri, pek severdim. Onları görebilirdim çünkü. Oynayışlarını, emekleyişlerini, ağızlarından akan salyayı… Severdim bebekleri. Bir göz doktoruna gitmiştim elbette. Aslında bir düzine… Hepsi gözlerimin normal çalıştığını, sorunun zihinde, ruhta olduğunu söyledi. Eh, adı üstünde… Ruh ve sinir hastanesi… Ruhun hastanesi mi olurdu oysa? Saçmalıktı bunlar. Bu yazdıklarımı yazdığım zamanlar yaklaşık on üç yıldır burada kaldığımı söyleyebileceğim zamanlar… …

Okumaya Devam Et

24.07.2018

Bir trambolinde zıplamak… Hiçbir şey onu o kadar mutlu etmezdi. Sanki bedenini bir yere emanet edip ruhuyla sonsuz görünen bir seyahate çıkardı tramboline bindiğinde. Zaten her inişinde bir de bakardı ki bedenindeki gözleri ıpıslak… Üstelik kontrollüydü de. Olimpiyatlara girse derece alırdı. Ne önemi vardı ki bu tür şeylerin? Onca tek önemli şeyler trambolin ve kendisinin bir arada oluşu, bedenin emanet edilmesi, sonra da emanetin geri alınmasıydı. Bir gün, trambolinde fazlaca kaldı ve ruhu bedenini unuttu. İşte o gün, bedeninin de tramboline resmen buyur edildiği tek gün oldu. Ve son…

Okumaya Devam Et

12.04.2018

Bir aslan yavrusunu kazayla evlat edinmek kadar risklidir bir ruhun sorumluluğunu taşımak. Yavru küçücüktür eline aldığında. Süt falan verirsin, büyür. Çok çabuk hem de… Sivri dişleri bir kedinin dişleri gibi gelir önce. Pençeleri de… Oyuncu ve şirindir aslancık. Bir ay bile geçmeden şüphelenmeye başlamışsınızdır bile. Nasıl bu kadar büyüdüğüne hayret etmeye başladığınızda yavrucuk bir kedinin iki misli olmuştur ve iş işten geçmiştir. Artık tek yapmanız gereken şey, aslana bir kedicik olduğunu, bir aslan kadar yırtıcı olmak istemeyeceğini empoze etmek olacaktır. Aksi taktirde aslana yem olmak işten bile değildir. Sizi, pençenin en sivri tırnağında akrobasi yapmanız gereken bir aslan ömrü beklemektedir …

Okumaya Devam Et

01.01.2018

Sabahtan beri kargalar ötüyordu. En çok sevdiğim ses… Evet… Kargaların sesleri… Kişilikli, herbiri hem de… Birkaç kargayla konuşabilseydim, eminim ki hepsini seslerinden tanırdım. İşte bazen insanlar bir karga kadar dahi kişiliklerini seslerine veremiyorlar. Kargalarla başladı günüm. Ayrıcalıklıydım bugün. Her zaman karalansa da bazen kendim de düşünmeden karalasam da hatta… Kargalara hep saygı duymuşumdur ve onların sesleriyle başlayan bir gün, asla, hiçbir surette, kötü geçemez benim için. Yürüyordum ve bir karga konuştu benimle. o kişilikli sesiyle… “Bak… Ruhuna bak…” Ne münasebetti. Ruhumla yaşıyordum zaten. Ona nasıl bakmazdım ki! Başka bir karga başka bir sesle aynı şeyleri söyledi. Bu kez durdum. Ruhuma …

Okumaya Devam Et

12.12.2017

Kendi hâlimde yürürken duyduğum tuhaf bir ses çıkaran bir kuş sesi kulağıma çalınmıştı. Gerçekten bir kuşa ait olup olmadığından tam olarak emin değildim de bir kuştan çıktığını düşündürüyordu insana. Diğer taraftan, o kadar farklı bir sesti ki, bu sesi çıkaran kuşu merak ediyordu insan. Kuşsa tabii… Etrafa baktım ama nereden bulacaktım ki küçücük kuşu. Kim bilir neredeydi. Yine de gözlerim ve kulaklarımla etrafı taramaya devam ettim. Bu arada, bir kuştan çıktığını varsaydığım ses, eski avize camlarının birbirlerine vururken çıkardığı o kalın cam sesine benziyordu. Ona biraz çınıltı, biraz yankı ekleyin… Ha işte, duyduğum ses tam olarak öyle bir şeydi. Bir …

Okumaya Devam Et