Ondan nefret etsem de kokusunu çok seviyordum ve böyle bir durumla hiç karşılaşmamıştım. Acaba daha önce sevdiğim birisinin ya da bir şeyin kokusuna mı benzetmiştim? Tam olarak anımsamıyordum.
Ondan niye nefret ediyordum?
Bir kere beni dinlemiyordu. Ben merkezciydi. Kaç defa ağlarken kendisinden bahsetmişti. Evet, sık ağlayan birisiydim; ama dakikada bir ağlamıyordum ya. Günde iki kere bile ağlamıyordum. Her gün bile ağlamıyordum yahu!
Yine de o, ben ağlarken; kendisiyle ilgili herhangi bir şeyden bahsedebiliyordu işte.
Diğer bir sıkıntısı, fazla titiz oluşuydu. Daha doğrusu, her şeyin onun istediği gibi düzenlenmesini ya da dağınık bırakılmasını istiyordu. Bunun için titizlikle uğraşıyor, inatla eşyaların yerlerini değiştiriyordu.
Arkadaşlarıyla, yani iş arkadaşlarının dışında arkadaşı da yoktu ve iş arkadaşları da onun aslarıydı, benden çok daha fazla ilgileniyor, onlarla evimizde toplantılar düzenlediğinde hepsinden fazla, adeta bana nispet yaparcasına gürültü yapıyordu.
İşte tüm bunlara ve daha fazlasına rağmen, kokusunu seviyordum.
Bağımsızlık kokuyordu. Tıpkı bir kedi gibi… Az ama öz kokuyordu. Koşarken terliyor, sonra kayboluyordu ter kokusu. Sıkıldığında hareket ederek çözüyor, böylece vücudu sıkıntı kokmuyordu.
Evet…
Belki de ben onu değil, olduğu kişiyi seviyordum.
Olmak istediğim kişiyi…