Tek odalık bir evde kalıyordum. O kadar bir arsa kalmıştı bana miras olarak. Ben de evimin diğer kısımlarını yerin altına inşa etmeye karar verdim. Kayalıklı bir arazi olduğundan müsaitti. Müsaitti ama bunun iyi bir şey olup olmadığından şüpheliydim. Epey sert kayaşları delmem gerektiğinden sıkı çalışmam gerekiyordu. Çok zaman alsa da başarmış, tek gözlük bir odaya bir kral dairesi inşa edebilmiştim. Güneş ışığını toplayıp evimin en ücra köşelerini dahi aydınlatabilmiş, hatta sırf yapabileceğimi kendime kanıtlamak için tüm enerji ihtiyacımı güneşten karşılamamı sağlayacak bir düzenek kurmuştum. Zayıflamıştım. Gözlerim deli deli bakmaya başlamıştı dostlarımın söylediklerine göre. Hoş, pek dostum da kalmamıştı. Bir şekilde …
Etiket: kedi
25.11.2019
Soğuk bir makinede çarpıyordu. Yaşamaya çalışıyordu ama ne bir şey pompalayabiliyordu ne de ısınabiliyordu. Zaten eğer sıcak kanı pompalayabilseydi ısınabilecekti. İşini yapamadığı için üşüyordu. Ne oluyordu? En son yaşadıklarını hatırlamaya çalıştı. Bir çocuğun isteği üzerine bir yere gitmişti. Çocuğu tanımıyordu; ama sokakta yaşayan bir çocuk olmalıydı. Üstü başı perişandı ve kokuyordu çünkü. Çocuk ona “Bir kediyi kurtarmak ister misin?” diye sormuştu. O da tabii ki onaylamıştı. Neden istemesindi ki? Bunun üzerine çocuk onu önüne katmış ve kendisinin aksine tertemiz bir yere götürmüştü. Onu derken; bir parçası olduğu kadını… Ameliyathane gibi bir yerdi burası. Çocuktan başka kimse yoktu. Ve masada yatan …
02.05.2019
Bir orman cini misali, ağaçtan ağaca, kayadan toprağa, dereden tepeye sekmeyi; bir kuş gibi göklerde uçmayı severdi geceleri. Bazen de gündüzleri… Bir kedisi vardı. Sfenks Kedisi diyorlardı cinsine. Tüyleri kadife gibiydi ve daima üşürdü bunun için. Isıtıcılar ısıtmazdı onu fakat. Sadece onun vücut ısısıyla ısınırdı bu kedi. Yaralarını yalar, kan dolaşımı oluştururdu yatalak bedeninde. Rüyalarında ruhunu kurtarabilirdi bedeninin esaretinden, yatak ve yorganının yumuşak parmaklıklarından. Bir sürü insan tanımıştı. Her gece daha uzağa kaymıştı. Balta girmemiş yerlerdeki en ıssız yosunun altındaki kayaya dokunabilmişti. Oysa uyandığında… Bir gün, bir ruh gezgininden öğrendi kedisiyle konuşabileceğini. Ve konuştu. Yalvardı ona bir pençede bitirmesi için …
30.04.2019
Birisini fazla büyütmeyi sevmesem de; çoğunlukla böyle yapardım. Büyütürdüm insanları olduklarından fazla. Neden böyleydim? Özellikle bir adamı, hocamı… Birlikte birçok şey yapardık. Hoşumuza giderdi bu. Dersinden çıktıktan sonra derslerden nasıl oluyorsa söz etmezdik, hiç etmemiştik. Bambaşka insanlar olurduk birlikteyken. Üniversiteden bile söz etmezdik. Bazen ortak tanıdıkları vereceğimiz bir örneğe dahil edecekken belki… O bir adamdı ben de bir kadındım; ama birbirimize aşık falan değildik. Sadece ben ona hayrandım. Öyle sanıyorum ki, o da benim düşünme tarzımı seviyordu. Birlikte bir klişenin takipçisi olmaktan, yani öğretmen öğrenci aşıklar olmaktan açıkçası iğreniyordum. Onunla böyle bir şeyi ağzımıza bile almamıştık; ama bence o da …
24.04.2019
Gece üç sularında uyanmış, bir daha uyuyamamıştı. Odasındaki piyanonun kapağını açmadan önce kapağın üzerinde bulunan küçük kedi heykelini aldı. Her defasında böyle yapardı. Bir tür başlama seremonisiydi. Sanki bu kedi heykelinden izin istiyordu piyanoyu çalmak için. Tıpkı şamanlar gibi, rahatsız ettiği için özür diliyor, heykelin varlığından duyduğu mutluluğu belirtiyor, avlanacağı topraklara girmeyi diliyordu sessizce. Heykeli, tam karşısındaki çıkıntıya yerleştirdi. Aslında orada kalabilirdi; ama onun yeri piyanonun üstüydü. İkisi de biliyordu bunu… Evet, avlanacaktı. Silahları notalar, zırhı esler olacaktı. boşluğu avlayacaktı. Boşluğu ve sessizliği… O kedi heykeli ise onun ruh hayvanı gibiydi. Heykelin bir ruhu olduğuna artık mantığı dahi inanır olmuştu. …
17.04.2019
Bir kedi olsa da olmasa da kedileri sevmezdi.
21.03.2019
mutluluk geçici bir şeydi. Oysa huzur ebediydi. Huzurlu bir insan için her mevsim iyiydi ama mutlu bir insan sadece baharda mutlu olurdu her halde. Ya da… belki de yanılıyordum. Ne mutluluk iyiydi ne de huzur… Sadece boşluk iyiydi. Yani renksizlik… Işıksızlık… Bunları düşünürken; yanıma bir kedi yaklaşıp aniden kucağıma atladı. Üniversitede amfinin yakınındaki bir koltukta oturup hocanın ara vermesini bekliyordum. Geç kalmıştım… İkinci öğretimde okuyordum. İşler yoğun olduğundan patron anca azat etmişti. Kedi kucağıma atladığında mutlu olmuştum. Ben beklerken kucağımda durması beni huzura gark etmişti. Sıcaklığı, mırıltısı… Yorgundum zaten… Neredeyse birlikte uyuyakalacaktık. Elektrikler kesildi ve herkes dışarı fırlayıverdi. Birkaç saniye …
24.02.2019
Ondan nefret etsem de kokusunu çok seviyordum ve böyle bir durumla hiç karşılaşmamıştım. Acaba daha önce sevdiğim birisinin ya da bir şeyin kokusuna mı benzetmiştim? Tam olarak anımsamıyordum. Ondan niye nefret ediyordum? Bir kere beni dinlemiyordu. Ben merkezciydi. Kaç defa ağlarken kendisinden bahsetmişti. Evet, sık ağlayan birisiydim; ama dakikada bir ağlamıyordum ya. Günde iki kere bile ağlamıyordum. Her gün bile ağlamıyordum yahu! Yine de o, ben ağlarken; kendisiyle ilgili herhangi bir şeyden bahsedebiliyordu işte. Diğer bir sıkıntısı, fazla titiz oluşuydu. Daha doğrusu, her şeyin onun istediği gibi düzenlenmesini ya da dağınık bırakılmasını istiyordu. Bunun için titizlikle uğraşıyor, inatla eşyaların yerlerini …
04.09.2018
Bisikletime atlayıp gökkuşağından geçersem; bisikletim bir ata, ben de çok eski zamanlardaki bir münzeviye dönüşür müydük acaba? Cinsiyetimin değişmesini istemiyordum. Sadece bir kadına münzevi olma şansı verebilen bir topluma ve zamana ışınlanmak istiyordum. Cadı olarak yakılmadan; ya da bir kız kurusu şeklinde değerlendirilmeden; böyle değerlendirilmek önemli değildi ama bunun için rahatsız edilmeden yaşayabileceğim bir mekan ve zamana… Bir kedi rahatlıkla kişiliğini yaşayabiliyorsa ben de yaşayabilmeliydim. Gerçi kedilerin sokaklarda gözü kulağı parçalanmış olması, onların da pek rahat yaşayamadığını göstermiyor muydu? Yine de… en azından bir kedinin kayıtsızlığı ve kaderciliğiyle davranabilmek… oldukça özenilesiydi. Peki neden bunu istiyordum? Hem de gerçekleşmeyeceğini bile bile… …
29.08.2018
Ne yapacağımı bilmiyordum. Gerçekten bilmiyordum. Fiziksel olarak insan; zihinsel ve ruhsal olarak adeta bir uzaylı doğurmuştum. Onunla nasıl başa çıkacağımı, daha doğrusu hayat tarzımıza uyum sağlamasını nasıl kolaylaştıracağımı bilmiyordum. Öğrendiği her şey, onun için bir tür hayal kırıklığı oluyordu. Ya da bir şekilde uyum sağlayamadığı bir sorun olarak önümüze çıkıyordu. Bir kediye neden evde bakıldığına anlam verememişti mesela. Ya da bir köpeğe… Onlara neden emrediyorduk? Neden bağlıyorduk onları? Aynı şey saksı çiçekleri için de geçerliydi. Hatta ipek böcekleriyle ilgili bir belgesel izledikten sonra aylarca kendisine gelememiş, hıçkıra tepine ağlamıştı. Mesela; görünmez bakteri ve mikropların varlığını öğrendiğinde türlü türlü korkuları olmuştu. …