Herkes birbirinin üstüne yığılmış, görevini yapma telaşına düşmüştü. Bir tek yer ve binlerce insan vardı. Bunun için kuyruk ölümüne uzundu. Zemin, insanlar kuyruktaki yerlerini bırakamayacaklarından dışkıyla kaplanmıştı. Sıralarını savan insanlar da zemini temizlemekle uğraşıyordu.
İnsanlar liderlerini seçiyordu.
Eskisi gibi bölgesel değildi. Artık politikacılar çok daha dürüsttü.
Mühürde mürekkep bile yoktu. Kağıtlara yazık olmasın diye hiçbir kağıt da yoktu ortada zaten.
Mühür bir tür bilgisayar faresi, kağıt da basit bir el terminaliydi.
Henüz on sekizine girmiş genç, terminal ekranındaki isimlere baktı. Bu isimlerden hiçbirini tanımıyordu ama fotoğrafik hafızası tüm isimleri anında zihnine kopyalamıştı.
İçlerinden rastgele birisine mührü basıp seçim sonuçlarını beklemeye koyuldu.
Seçimi oy birliğiyle kazanan kişinin adı pusulada bile yoktu.