Bir telefon kulübesine girdim. Her tarafı açık bu küçük yerde gizlenmeyi umuyordum her nasılsa. Alice gibi yapamayacaktım. Bir tünel yoktu civarda. Narnia’ya giremeyecektim; çünkü bir gardrop da bulunmuyordu etrafımda. Benim de aklıma Harry Potter gelmişti. Bir telefon kulübesinden belki sihir bakanlığına girebilirdim. Belki onlara, o topluma önce ziyaretçi olarak girer, sonra ait oluverirdim.
Numaralar neydi? ‘2 4 4 2’ miydi? Unutmuştum. Eğer hatırlasaydım… Belki… Numarayı çevirdiğimde…
Alnımı telefona dayadım. Ahizeyi aldım. Artık telefon kartları dijital olmuştu. Kredi kartı gibiydiler anlaşılan. Kart takıyormuş gibi yaptım. Hatta kredi kartlarından bile arama yapılabiliyordu. Kredi kartımı gerçekten taktım ve rastgele bir numara çevirdim. Hiç düşünmeden tuşlara basıverdim.
Ne zamandır çalmadığı için zil sesini unuttuğum cep telefonumun sesiyle yerimden sıçramıştım.