Bir parçası eksik olan bankta kaykılarak oturuyordum. Kaykılmak zorunda kaldığımı anlamadan önce hâlimden memnun olduğumu zannedebilirdi insanlar. Ve gözyaşlarımı görmeden önce. Umarım görmezlerdi ve beni mutlu farz ederlerdi. En azından insanların gözünde mutlu olabilirdim.
Oysa değildim. Mutlu falan değildim.
Bir ağacın dalında bir karga öttü ve ben o karganın gelip beni teselli etmesini diledim. Yanıma gelir, omzuma, pençeleriyle omzumu ezmeden o gücü ve ağırlığına inat yumuşacık tünerdi kanatlarından güç alarak. Onun için zor olurdu muhtemelen ama benim için bu küçücük fedakârlığı yapardı. Sonra, o güçlü gagasıyla gözyaşlarımı yumuşacık silerdi. Hiç uğraşmadan gözlerimi yuvalarından ayırabilecek kadar güçlü gagasıyla.
Sonra sessizce öterdi. O güçlü sesiyle kulaklarımı rahatsız etmemek için sessiz olsa da sesindeki o pes tını bana kendimi güvende hissettirirdi.
Keşke! Keşke gelseydi!