10.01.2020

Baklavayı hiç sevmezdim. Tamam, bir zamanlar sevmiştim; ama artık sevmiyordum işte. Önemli olan da buydu. Şimdi… Eğer ben geçmişte bir şey anlatacak olsam, baklavanın baş rolde bulunduğu ya da bir şekilde önemli olduğu bir andan bahsedecek olsam o zaman iş değişirdi. Mesela, bayram gününde baklava yediğim için midemi bozduğumu anlatsam, siz de baştaki cümlemi sorgulasanız haksız mı olurdunuz yani? İşte zaman… Zaman her yere uzantıcıklarını yerleştirmişti böyle. Bir geri çekilecek olsa, sadece parazitin beynini kapladığı için yaşayan bir böcek gibi pat diye olduğu yere yığılırdı evren. Düşünsenize! Bir düşünün haydi! Tüm cümleler birbirlerine girerdi. Randevu diye bir şey olmazdı. Ohooo… …

Okumaya Devam Et

09.08.2018

Pek yakışıklı sayılmayan bir adamdan dans daveti almış olmak, hele bu adam pek güzel kokmuyorsa… oldukça rahatsız edici bir deneyim olabilir. Evet, epey önyargılı ve şekilci bir düşünce olduğunu biliyorum. Önce yakışıklı olmadığını, yani sayılmadığını söylüyorum; sonra da pis koktuğunu ekliyorum. Gerçekten de leş gibi kokuyordu ama emin olun, Eros’un kendisi gelse, böylesine pis kokan birisinin dans davetini kabul etmemi sağlayamazdı. Neden önce yakışıklı sayılmadığını söylüyorum? Reddetmek için en sağlam neden sayacağını biliyorum çoğunuzun bunu. Davetini kabul etmesem de ondan kurtulamamıştım. Bir öküzün misksiz, sadece dışkı gibi koktuğunu düşünün. Gerçi zaten iğdiş edildiğinden misk kokmaz bir öküz… İşte öyle kokuyordu. …

Okumaya Devam Et