07.01.2019

Saçma bir reklam vardı bir zamanlar… Hangi ürünün reklamını yapmaya çalıştıklarını anımsamasam da; reklamın şarkısının ilk iki dizesi, o adamı anlatmam için biçilmiş kaftandı. “bir adam vardı, Canı sıkılan…” İşte o canı sıkılan bir adamdı. Muhtemelen reklamın anlatmaya çalıştığı cinsten bir can sıkıntısı değildi bu. Canının sıkılması bir tür diyalektiği başlatıyordu. Can sıkıntısı, bundan kurtulmak üzere bir çözüm arayışı… veeee! Çözüm! Normal boyutlarda bir evi, devasa bir atölyesi vardı. Bunu söylemek çok banal gelecek; ama bunu sıfırdan yaratmıştı. Aslında sıfırdan değil… “Sıfırdan yaratmak” tabiri her ne kadar kulağa hoş gelse de durum hiç öyle olmamıştır elbette. Onun da bitmez tükenmez …

Okumaya Devam Et

22.02.2018

Numaralandırılmış kapılar ve bir tek anahtar… Bilmece buydu. Çözmesi için verilen bilmece… Bu sorunun cevabını verirse her şey, istediği her şey gerçekleşecekti. Sorun, bu anahtarla tüm kapıları açmasını başarıp başaramayacağı idi. Bu bir sorundu; çünkü soru buydu ve çözülemiyordu. Tüm odaların kesişmesi mümkün değildi bu yapıda çünkü dümdüz bir yapısı vardı binanın. Kesişimler, ortak duvarlar yoktu. Odaların arasında kolon ve kirişler vardı. Sorunu çözemeden öleceğini biliyordu. Öyle de oldu. Öldükten sonra çözümün uğraşmamak olduğunu anlamıştı. Ömrünü, çözemeyeceği bir şey için harcamıştı ama bunun için müteşekkirdi.

Okumaya Devam Et