Yürüyen, yemek yiyen, konuşan, kavga eden, küsen, barışan, gülen, ağlayan… bir hazineydim ben. Hayır… Şu kişisel gelişim teranelerinden bahsetmeyeceğim, ben gerçekten bir hazineydim. Şu masallardaki altın yumurtlayan tavuk gibiydim. Tek farkla ki; ben yumurtlamak yerine ağlıyordum. Bir fark daha vardı; ağladığımda hüznümün büyüklüğüne göre gözyaşlarımın türü değişiyordu. Bazen demir bile dökülüyordu gözlerimden mesela. Her nasıl oluyorsa, gözlerimden dökülen taş ve madenler yüzünden vücuduma herhangi bir şekilde bir zarar gelmiyordu. Gözlerimden çıkanları laboratuvarda test ettirdiğimde o maddelerin en saf hali oldukları anlaşılmıştı hem de. Hayatım çok tuhaftı. Durumumu bilen insanlar sadece bu özelliğimden ötürü benimle ilgileniyorlardı ve bu beni üzdüğünden gözlerimden …