Elime bir çift yumurta geçmişti. Üç gün boyunca göğüs iç cebime koymam yeterliydi kuluçka için. Gece-gündüz… Sonra o yaratıklar çıkacaktı, büyüyecekler ve yumurtlayacaklardı. Bana bu yumurtaları veren, oldukça fazla yumurtladıklarını söylemişti. Benim görevim bu yaratıkları çoğaltmaktı. Bir tek yumurta bile boşa gitmemeliydi, öyle söylemişti… Yaratıklar aynı anda çıktılar küçücük yumurtalarından. Sis gibiydiler, şekilsizdiler. Hangisinin erkek hangisinin dişi olduğunu anlamaya imkan yoktu. Belki de çift cinsiyetliydiler salyangozlar gibi. Bu yaratıkların adı, “Hayal Tomurcukları” idi. Hayale ihtiyacı olan dünyaya bir nevi takviyeydiler. Ondan sonra bir sürü yumurta bulmaya başladım iç cebimde. Zaten yumurtlar yumurtlamaz bırakıyordum onları dünyaya ve hemen ihtiyaç duyuldukları yere …
Etiket: yumurta
13.11.2018
Gri, pürüzsüz bir yumurta bulmuştu yerde. Yumurtayı eline aldığında üşüdü. Sanki içindeki ölmüş, yumurta ise ölen yaratığın mezarı olsun diye yaratılmıştı. Ölmeye doğuyordu sanki yumurtanın içindeki. Acaba neydi yumurtadaki? Bir kuş mu? Bir sürüngen mi? Bir böcek mi? Yoksa çağlar öncesi bir yaratık mı? Bir dinozor mu sözgelimi… Hiçbiri değildi. Zamanı gelip yumurta çatladığında, gri bir boşluk uzattı başını dünyaya. Boşluk tatlı tatlı sesler çıkartmıştı yumurtadan ilk çıkışında. Eğer görünse kesin anlaşılacaktı ki, yumurtadan yeni çıkmış her canlı gibi ıslak, bir kuş yavrusu gibi tüysüz, Bir yılan gibi yumuşacıktı. Sonra büyüdü boşluk… Ve öldü dünya…
21.04.2018
Yürüyen, yemek yiyen, konuşan, kavga eden, küsen, barışan, gülen, ağlayan… bir hazineydim ben. Hayır… Şu kişisel gelişim teranelerinden bahsetmeyeceğim, ben gerçekten bir hazineydim. Şu masallardaki altın yumurtlayan tavuk gibiydim. Tek farkla ki; ben yumurtlamak yerine ağlıyordum. Bir fark daha vardı; ağladığımda hüznümün büyüklüğüne göre gözyaşlarımın türü değişiyordu. Bazen demir bile dökülüyordu gözlerimden mesela. Her nasıl oluyorsa, gözlerimden dökülen taş ve madenler yüzünden vücuduma herhangi bir şekilde bir zarar gelmiyordu. Gözlerimden çıkanları laboratuvarda test ettirdiğimde o maddelerin en saf hali oldukları anlaşılmıştı hem de. Hayatım çok tuhaftı. Durumumu bilen insanlar sadece bu özelliğimden ötürü benimle ilgileniyorlardı ve bu beni üzdüğünden gözlerimden …
20.12.2017
Rengarenk bir taş bulmuştum. O kadar farklı görünüyordu ki, gökten düşmüş olmalıydı. Taşı elime aldığımda tuhaf bir şey hissettim. Sanki taş canlıydı. Kıpırdamıyordu ama elimin içinde bir canlı vardı sanki. Bir canlı sıcaklığı… Onu eve götürdüm. Boş bir saksıya koyup bekledim. Gece soğuğunda taş soğurdu. O zaman dokunduğumda da sıcaksa bir şeyler farklı demekti. … Sıcaktı… Taş canlı ya da maddesel olarak farklıydı. Belki de canlı değildi de ısınmasını sağlayan bir tepkimeye giriyordu. Bunu düşünürken elimdeki taş hareketlendi ve çatladı. Bu taş, ki yuvarlak bile değildi, bir yumurtaydı anlaşılan. Şekilsiz bir yumurta… Yumurtadan ejderhaya benzeyen tuhaf bir hayvan çıkmıştı. Kuş …
16.12.2017
Uçsuz bucaksız bir bahçesi vardı. Her hafta sonu ziyaretine giderdim. Kimi zaman civcivleri görmeyi, kimi zamansa olgunlaşan domateslerine bakmayı bahane ederdik; ama oraya gitmemin tek sebebi varlığından kaynaklanan huzuru solumaktı. Bahçenin yarattığı huzur da cabası… Benimle konuşması, yabani otlardan yakınması, köpeğini çağırması, ona yiyecek bir şeyler verip işine devam etmesi, akşam birlikte bir şeyler yiyip semaverinde hazırladığı çaylarımızı yudumlamak… Sabahın beşinde kapımı nazikçe tıklatması, apar topar uyanıp birlikte yumurta toplamaya gitmek, yumurtaları çırpışı, dolaba bakıp içine ne koyacağımızı birlikte seçmek, sonra hem birlikte ufak tefek işleri yapıp hem sohbet edişimiz, ona işimi, etrafımdaki insanları anlatıp onlar hakkındaki sorularını cevaplamak… Bunlar …