29.01.2018

Bir hayvanat bahçesine gitmiştik. Yeğenimi götürmüştüm. On yaşındaydı ve çok iyi gözlem yapan, dışa dönük ve cesur bir çocuktu. Sorgulayabiliyordu. “Neden” sorusunu öylesine sormuyordu. O yaşta öğrenmişti felsefi düşünmeyi. Hayvanat bahçesinde, bitişik kafeslerde bir aslan ve bir koç durmaktaydı. Bu çok şaşırtıcı gelmemişti bana. Yeğenim, duraklayıp bana önlerindekileri göstermeseydi durumu fark bile edemeyecektim hatta. Koçun önüne kanlı bir et koymuşlardı yemesi için. Aslanın önüne de bir sürü tahıl ve ot… Yeğenim cılız ve kıvrak bir çocuktu ve kafesler arasından geçip yiyecekleri değiştirmek istediğini, bunu yapabileceğini söyledi. Kör bir gençten bastonunu ödünç aldı ve gerçekten de tastamam tasarladığı gibi yaptı ve …

Okumaya Devam Et

10.12.2017

Uyandığımda alarmın tiz sesini duymamak tuhaftı. Her gün en az altı kere ertelerdim. Her hafta değişen, git gide rahatsız edici olan sesler bulurdum beni uyandırabilmesi için. Neler denememiştim ki! Aslan kükremesinden bebek ciyaklamasına, en gürültülü hız motosikleti sesinden devamlı öten, hiç bitmeyeceğe benzeyen, tiz biplemeye kadar… O sabah alarm çalmıyordu. Cin gibiydim hem de. Saate bakmak için telefonumu arandım. Ama her şeyden önce gözlerimi açmam gerekiyordu. Daha doğrusu uyku maskemi çıkarmam… İlginçti. Yüzümde maskenin hissi olmamasına ve gözlerim açık olmasına rağmen maskenin yarattığı türden bir karanlık hakimdi ortama. Kollarımı kaldırayım dedim, yumuşak bir şeyin engellemesiyle karşılaştım. Bu daha da ilginçti. …

Okumaya Devam Et