26.01.2024

Henüz paslanmamış, teneke bir sandığın içinde duruyordu deniz kabukları. Bir sürü, bir sürüydü. İçlerinde güzel de vardı gösterişsiz de. Onları bir araya getiren özel bir arayışta değildi anlaşılan. Ama içlerinde bir tane vardı ki, o kendisinin farkındaydı. Yanlış anlamayın, o da bilmiyordu güzel ya da gösterişsiz olduğunu, ayırt edemiyordu o da bizler gibi. Yine de vücudunun sınırlarının farkındaydı, yanındakileri de fark edebiliyor, onları, içindeki boşluk sayesinde işitebiliyordu. Onları toplayıp oraya koyan onun kim olduğunu bilmiyordu. Oysa keşke bilseydi. Belki o sandığa sürüyle deniz kabuğu koymasının sebebini de öğrenirdi.

Okumaya Devam Et

10.03.2018

Toprağı kazmaya başladı. Neden kazdığını, neyi amaçladığını, ne aradığını bilmiyordu. Yavaşça, emin kazma darbeleriyle, sabırla kazdı. Yıllarca tek işi bu oldu. Yüzlerce kürek ve kazma eskitti. Yoluna çıkan kayaları kırmak için balyozlar paraladı. Çukur üzerine yıkılmasın diye iskeleler çaktı, merdivenler yaptı… Ta ki, o kadar derine nasıl girdiği anlaşılamayan ve nasıl olmuşsa paslanmamış demir bir sandığa rastlayana kadar… Sandığı çok kolay açmıştı. İyi bir değişiklikti bu onun için. Sandığın içinde yepyeni, sapasağlam bir kazma, kürek ve balyoz buldu ve kazmaya devam etti.

Okumaya Devam Et