Onu bulduğumda erkeğimin başında duruyordu. Elinde binlerce kere saçına bağladığım saç bağı vardı. Ortasındaki taş batmakta olan güneşin ışığını çoğaltıyor, ışıl ışıl parlıyordu. Aşağıya bir daha baktım. Kocam ölmüştü. Başında duran adamın diğer elindeki hançer hala böğründe saplı duruyordu. Hançerin titremesine ve yüzündeki acıya bakılırsa, ölmeden katilini yaralayabilmişti. Onun hakkındaki ilk düşüncem ne kadar da genç olduğuydu. Daha ondan nefret etmeye bile başlamazken… Sonra acı geldi… Yıllarımı geçirdiğim adamın kaybı bana dev bir sığır gibi çarptı. Boynuzları kaburgalarımı ezmişti sanki. Sonra bir daha baktım bu yüze. Elindeki değerli taşa sevinemeyecek kadar sağlığından endişe eden, gençliği yaptığı şeyi hafifletmeyen yüze… Kalktım. …