Şampuanı köpürtürken gözlerini açık tutmaya çabalıyordu her defasında. Tırnaklarını keserken her birini kökünden, kanata kanata kesiyor, tıraş olurken yüzünü en az üç yerinden kesiyordu. Koşu bandından bant onu atmadan inmiyor, her defasında yorgunluktan kendisine gelemediği için bant yarım saat boşta çalışıyordu. İşte herkese teklifsizce çay-kahve taşıdığından artık çaycı bile bazen ona iş buyuruyor, yetmezmiş gibi bir sürü insan kendi işini ona yıkıyordu. O da kabul ediyordu çünkü. Üstesinden bir türlü gelemediği, kendisini affetmeyi bir türlü beceremediği bir şey vardı. Belki de ömrünün sonuna kadar asla affedemeyeceği…
Etiket: tırnak
21.06.2018
Aslında batıl inançları yoktu ve bu tür şeyleri küçümserdi. Ne var ki, vücudunun hiçbir parçasını ortalığa bırakmaz, kestiği tırnakları ve dökülen saçlarını bile yakardı. Kazayla damlayan bir damla kanını bile yanında taşıdığı ağır bir dezenfektanla yıkardı. Tuvalete gittiğinde tuvaleti aynı dezenfektanla yıkamayı ihmal etmezdi. Kazayla düşürdüğü bir yara kabuğunun bile izini sürerdi. Saçlarının yere dökülmemesi için perukla gezerdi. Neredeyse dökülen derisinin hesabını soracaktı havadan. İşte o kadar düşkündü vücut parçalarına. Ama… Bazen bilerek ve isteyerek verirdi insanlara bir tel saçını. öyle büyük bir şey verir gibi değil… İçinin ısındığı bir insanın omuz başına usulcacık iliştiriverirdi mesela. Çok büyük bir şeyi, …