Erhu, Yan flüt, kahon ve ukulele… Yaylı, üflemeli, vurmalı ve telli… İşte muhteşem bir quartet… Erhu çalan aynı zamanda şarkı da söylüyordu ve söyledikleri şarkıların sözlerini de o yazmıştı. Ukulele çalan da eşlik ediyordu şarkılara. Bir vidanın şaftındaki dişliler gibiydiler. Ayrı ayrı gözüken ama bir olduğu için, arasına tırnağını koyduğunda baştan sona kadar ilerleyebileceğin kadar bir ve akışkan. Grubun adı Bukalemun’du; çünkü dördü de sürüngenlere meraklıydı ve tarz değiştirmeyi seviyorlardı. Yapmak için değil, eğlenmek için… Müziği her haliyle seviyordu onlar. Bir gün, kahon çalan hiçbir şey demeden gitti. Artık üç kişi olmuşlardı. Kalmamıştı grubun ritmi. Kimse bilmiyordu kahoncunun nereye gittiğini. …