Kedinin biri kucağına atladığında sessiz bir parkın bankında kitap okumaktaydı. Bu kitap, şu karakterin başına gelecekleri, yazılan sayfaları seçip okuyarak belirleyeceğiniz kitaplardandı.
Son yıllarda bu kitaplardan birkaç tane yazılmıştı ama o bu kitabı isimsiz olarak bir antikacıda bulmuştu. Deri bir kapta olmasına rağmen eski bir kitap değildi. Kuzu derisinden yapılmıştı ve en fazla birkaç yıllıktı. Sayfaları da deridendi ama ona göre bu kitaba gizem katmak için yapılmış olmalıydı. Böyle düşünmesine rağmen o kitabı rafına geri bırakacak kadar kayıtsız kalamamıştı. Merakı küçümsemesine rağmen iflah olmaz bir meraka sahip olması da hayatındaki en büyük çelişkiydi zaten.
İşte, gördüğünüzde dünyanın en sevimli kedisi diyebileceğiniz o kedi de tam engellemeye çalıştığı için büyük bir tazyikle böbrek üstü bezlerinden salgılanan adrenalinin katalizörlüğündeki merakla kitabı karıştırmaya henüz başlamışken kucağına sıçramıştı.
İlk dürtüsü kediyi bir dirsek darbesiyle kucağından indirmek olmuştu ama gözünün kenarıyla dahi kediyi görmesiyle içindeki o dürtü kayboluverdi ve rahatı bozulmamış, kedi orada hiç olmamış gibi yapmayı denemek istedi.
Buna hiç aldırmayan kedi, çıkarttığı tırnağıyla kitabın sayfasını çevirdi. Sayfada aynen şöyle yazmaktaydı:
“İlk dürtüsü kediyi bir dirsek darbesiyle kucağından indirmek olmuştu ama gözünün kenarıyla dahi kediyi görmesiyle içindeki o dürtü kayboluverdi ve rahatı bozulmamış, kedi orada hiç olmamış gibi yapmayı denemek istedi. Buna hiç aldırmayan kedi, çıkarttığı tırnağıyla kitabın sayfasını çevirdi. Sayfada aynen şöyle yazmaktaydı…”
Hafiften hafiften bir ürperme başlamıştı. Korku değildi bunun nedeni. bu durum bir kısır döngüyü başlatmıştı ve o kısır döngülerden oldum olası nefret ederdi. Yani aslında bir çeşit kısır döngü korkusu denilebilirdi ama o bilinmez bir şeyleri gören insanların bilinmezlik korkusunun esamesi yoktu o an yüreğinde.
Biliyordu işte, anlamıştı. Ne yaşadıysa defterde o yazıyor olacaktı. Sırf bu yüzden gözlerini defterden kaydırdı. Artık onun için tüm çekiciliğini kaybetmişti. Oysa kedi buna fırsat vermeye hiç niyetli görünmüyordu. Bilinçli bir şekilde dikkatini sayfaya çekmeye çalışıyordu. İkisi de kararlı görünüyordu ve bu durum da kendisine özgü başka bir kısır döngü yaratmıştı. Bunun üzerine iyiden iyiye titremeye başladı. Ya defterle kediyi kucağından atacak ya da delirecekti.
Kediyi kucağından atmayı her deneyişinde kedi ağzına defteri alıp bir şekilde kucağındaki yere kurulmayı başarıyordu. Bir an oldu ve gerçekten delirdi. Defteri kedinin ağzına tamamen soktu. Kedi boğuk bir sesle bağırıyor, titriyor, zavallı bir çabayla pençe atmaya çalışıyordu ama o kediden daha güçlüydü.
Kedi öldükten sonra dahi, defter zihnini karıncalandırmaya devam etmişti üstelik. Ya kedinin karnından bir şekilde çıkıp yine onun eline geçerse? Ya aynı şey bir daha olursa? Böyle bir kısır döngüye ikinci kez katlanamazdı. Bunun korkusu bile yeterdi ona. Bunun üzerine, aynı antikacıdan sedef kakmalı sapını görünce dayanamayarak aldığı hançeri kendi gözüne sapladı.