Hava, güneşin mayaladığı ekmek gibi kokuyordu. Kış ortasında böyle bir hava… Olacak iş değildi. Bu duruma şükredip üzerime hiçbir şey almadan apar topar çıktım evden. Mayalanan görünmez ekmekten ben de birkaç nefes çekmeliydim değil mi? Planım yoktu. Biraz ıssız olan bir yoldan yürümek, ekmeği pek az şeyle paylaşmayı arzuluyordum. Egzoz kokuları bölmesin istiyordum burnumla aldığım lokmalarımı. Yaşlı bir adamın bir bankında yapayalnız oturduğu, küçük bir parka benzer bir yere götürmüştü beni plansız ayaklarım. Adam, öylece oturuyordu. Üzerinde rengi belli olmayan bir pardösü vardı. Kendisine özen göstermekten vazgeçmiş, ya da kuvvetten düştüğü için kendisine yeterince özen gösteremeyen, ona özen gösterecek kimsesi …
Etiket: bank
18.03.2019
“Nedensiz bir mutsuzluk var içimde. Bir tür yorgunluk… Ümit yorgunluğu diyebilirim. Ümit etmekten mi yoksa edememekten mi yorulduğumuysa söyleyemem; çünkü bilmiyorum. Yorgunum bugün. Muhtemelen yarın da böyle olacak. Sadece daha az hissedebilme ihtimali var. Duyarsızlaşma gibi bir şey. Sadece mutlu olduğumda, mutlulukla ruh hâlim değiştiğinde hissedebiliyorum bu yorgunluğu; çünkü duyarsızlaşmadan çıkmış oluyor ruhum bir anlığına. Tekrar hissedebiliyorum, mutluluğu hissediyorum; ama kısa sürüyor tabii. Belki bir gün… O gün kısa sürmeyecek mutluluğum belki. Umut edebiliyor olacağım; ya da bundan, umut etmekten vazgeçmiş olacağım. Belki de; mutsuzluğumu, yorgunluğumu bir insana söylediğimde, onun beni rahatlatabildiğinde geçecek her şey. Sözleriyle değil belki. Sadece varlığıyla… …
04.02.2018
“Bir taşla iki kuş vurmak…” Bu deyim her söylendiğinde, “Bir tasla iki kişi doyurmak,” olarak çeviriveririm içimden. Rahmetli dedem öyle yapardı. Ağzından hiç kötü laf çıkmamıştı. “Ağzınızdaki tükürüğe bile dikkat edin,” derdi hep. Kızdığında bile öyle bir kızardı ki… İnsanı suçluluğa sürüklemeden kendi doğrusuna doğru sürerdi. Altınıza tekerlekli bir kızak çekerdi ve bir de bakardınız ki istediği, size anlatmak istediği yerdesiniz. Baktınız onunla aynı fikirde değilsiniz, o zaman gerçek düşüncelerinizi söylemeniz için altınızdaki tekerlekli şeyin kumandasını size verirdi ve siz, rahatlıkla gitmek istediğiniz yere, kendi doğrunuza doğru giderdiniz. Sonra da o alırdı kumandayı… Bir de bakmışsınız hiç tartışmamışsınız bile. Sadece …
13.12.2017
Uzun zamandır bu kadar güzel bir çay içmemiştim. Yaptığım uzun yürüyüşlerden biriydi. Çok yorulmuştum. Yürümekten değil, düşünmekten… Bir banka yakın seyyar bir çaycı görünce yanına gitmiştim. Plastik ya da kağıt bardaklardan içmeyi sevmesem de canım çok istemişti bir bardak çay. Hem yorgunluk giderirdi, hem de kafa dağıtır, rahatlatırdı. Arabaya yaklaştığımda, kırk-kırk beş yaşlarında, iyi giyimli bir adamı gördüm semaverinin başında. Bardaklar da kağıt ya da plastik değil, yenilebilir bardaklardı. Arabanın bir kenarında yazılan açıklamaya göre, tatlı ya da tuzlu seçenekleri vardı ve yarım saat çayı içinde tutabiliyor, yaklaşık yarım saat sonra da yumuşamaya başlıyordu. Ağzım açık kağıda ve bardaklara bakakalmıştım. …
01.12.2017
Canı sıkkındı. Öyle sıkkındı ki, eğer sıkıntısını içinde tutarsa kalbi, yüreği değil kalbi, ciddi ciddi patlayabilirdi. Kan basıncı yükselirdi ve hoop… Birisiyle konuşmalıydı. Hiç kimse de yoktu çevresinde konuşabileceği. Amaçsızca yürürken bir parkta soyut bir heykele rastladı. Sfenkse benzeyen bir heykel… Vücut parçaları üçten fazla yaratıktan alınma bir sfenkse… Heykelin önüne geldi ve konuşmaya başladı. Kendisinden, sıkıntısından, insanlardan bahsetti. Konuştukça konuşuyordu. Soluğu tıkansa, ağzı kurusa da konuşuyordu. Kimseler uğramıyordu oralara o vakitler nasılsa. Bir ayak sesi duyana kadar konuşmaya devam etti. Ertesi gün yine gitti oraya. Yine kaldığı cümleyi tamamlayarak devam etti konuşmasına. Yine bir ayak sesi duyana kadar devam …
03.11.2017
Kedinin biri kucağına atladığında sessiz bir parkın bankında kitap okumaktaydı. Bu kitap, şu karakterin başına gelecekleri, yazılan sayfaları seçip okuyarak belirleyeceğiniz kitaplardandı. Son yıllarda bu kitaplardan birkaç tane yazılmıştı ama o bu kitabı isimsiz olarak bir antikacıda bulmuştu. Deri bir kapta olmasına rağmen eski bir kitap değildi. Kuzu derisinden yapılmıştı ve en fazla birkaç yıllıktı. Sayfaları da deridendi ama ona göre bu kitaba gizem katmak için yapılmış olmalıydı. Böyle düşünmesine rağmen o kitabı rafına geri bırakacak kadar kayıtsız kalamamıştı. Merakı küçümsemesine rağmen iflah olmaz bir meraka sahip olması da hayatındaki en büyük çelişkiydi zaten. İşte, gördüğünüzde dünyanın en sevimli kedisi …