Bir leğen dolusu kıymayı yoğururken bir yandan da bir tiyatro sanatçısının seslendirdiği bir kitabı dinlemekteydi. Kırk dokuz yaşlarındaydı. Keldi, göbekliydi, bıyıklıydı, kalın kaşlıydı; ama ter kokmuyor, sigara içtiği için sesi çatallı çatallı çıkmıyor, en ufak fırsatta dedikodu edip el alemin kızlarına laf atmıyordu Köfteci Dayı. Bir köfte arabası işletir, iki-üç ayda bir yer değiştirirdi. Zabıtalar nedense ona pek ilişmezlerdi. Güzel yemeğin hikmetinden olabilirdi. Çok lezzetli olurdu yaptığı köfteler. Herkes ona ‘dayı’ dediğinden arabasına basitçe ‘Köfteci Dayı’ yazmıştı. Fazlasıyla basit; ama çekiciydi. Tanınabilmesi için böylesi yeterliydi. Köfte yaparken dinlese de satarken, müşteri gelmediğinde okurdu. Yüzlerce kitap okumuştu. Aynı zamanda binlerce kelime …
Etiket: kitap
29.01.2020
Kitabın sayfalarına nazaran kalın ve parlak arka kapağını bıraktığımda içim bilmem kaçıncı defa burulmuştu. Onu özleyecektim. Sanki bu kez daha fazla, daha derinden özleyecektim. Onun yerinde olabilirdim. Öyle birisi olarak yaşayabilirdim. Onun gibi olmamam için geçerli hiçbir sebebim yoktu. Cinsiyetlerimiz aynıydı. O da ayrıcalıksız olan cinsiyete mensuptu benim gibi. Cüsselerimiz, boylarımız, inançlarımız, konuşma tarzlarımız… aynıydı. Aramızda çok az fark vardı. Adlarımız, yaşadığımız toplum, etrafımızdakiler… Bir dakika, etrafımızdakilerin bir kısmı benzer türde insanlardan müteşekkil sayılabilirdi. Onun hayatında önemli olan birkaç kişi benimkilerden fersah fersah farklı olsa da. Ne var ki. Yine de bu durum mızmızlanmam için yeterli bir bahane değildi. Dünyasına …
29.11.2019
Otobüsle mi; yoksa uçakla mı gideceğine bir türlü karar veremiyordu. Bir an önce gitmek istediği bir gerçekti ama uçak yolculuklarından pek hoşlanmazdı. Korktuğundan değildi. Yolla bağını en aza indirgiyordu uçaklar. O böyle düşünüyordu. Oysa otobüste gittiği her kilometreyi iliklerinde hissederdi insan. O kredi kartıyla ödeme yapmaktan da hoşlanmazdı aynı nedenle. Nakit parayı her zaman tercih ederdi. Ama kitabı elektronik kitaba tercih etmezdi. Önemli olan okuyor olmaktı ona göre. Otobüse e-kitap okuyucusunu da götürecekti. Zaten üç şey götürecekti kendisiyle. üç-beş kat kıyafetinin ve tuvalet malzemelerinin bulunduğu bir sırt çantası, içinde e-kitap okuyucusunu da barındıran bir kol çantası ve telefonu… Hayatını baştan …
11.05.2019
Kitabın sayfalarını çevirdi. Bomboştu kitap. Oysa o, kitabın boş olmadığını biliyordu. Sadece kendisi okuyamıyordu. Sayfaları çevirmeye devam etti. Okuyamayacağını bile bile… Bazen amaç sadece çevirmekti. Sadece beyhude bir özlemle, hiçbir işe yaramayacak olan bir şey yapmak…
29.12.2018
Kitapları yakmak bana her zaman zevk vermiştir. Bedelsizce çoğaltıldığı sanılan, bir sürü ağacın yok olmasına mal olan kitapları… Hoş, benim çözümüm zerrece doğru değil; ama… Kitap kadar sevilen bir şeyin, sevilmesi gereken bir şeyin, ağaçları yok ederek oluşturulması… Haksızlık… Büyük balık küçük balığı yer, hareketli canlı, hareketsizi keser… Böyle gider bu… Neden? Neden böyle gider? Bir sürü farklı çözüm varken; neden ağaçlar kadar kadim canlılar yok olur bu uğurda? Yakmak doğru değil, evet biliyorum ama ne doğru ki? Bir paradoks oluşmuyor mu yaşadığımız her saniyede? Mis gibi koktuğunu söyler insanlar kitapların. Bana göreyse leş kokarlar. Duman da öyle… Ateş de …
12.12.2018
Genç kurt, uykusundan o iğrenç horozlu saatin, o iğrenç horoz sesiyle uyandı. Bir kere daha… İçten içe karşılıklı olarak birbirlerinden nefret edip; birbirlerine iyi göründükleri, sevgili düşmanı ve arkadaşı, Yamukpati’nin doğum günü hediyesiydi bu iğrenç saat. Kaç kere parçalamak istemiş, kendisine Yamukpati’nin edeceği alayların acılığını hatırlatarak bundan vazgeçmişti. Yamukpati onun horoz sesinden ne kadar nefret ettiğini biliyordu çünkü. Bunu bilerek yapmıştı. Her sabah karşılaştıkları zaman saati hatırlatmasından da anlayabiliyordu zaten. Güzel bir sesle uyanmakla ilgili her sabah farklı bir nükteyle karşılıyordu onu ve her defasında o yamuk suratında, yamuk bir gülümseme oluyordu. Kendisi de masum değildi. Yamukpati biçimsiz ya da …
09.11.2018
Bana herkes ne kadar sıradan bir adam olduğumu haykırır. Tamam haykırmaz ama bakışlarıyla, hayır dudaklarıyla… ima eder. Neden bilmiyorum. Tanışırız ve… Şöyle bir dudak bükerler… Herkes böyle yapar beni gördüğünde. Anlamıyorum! Görünüşümden mi? Alçak ve ince sesimden, bir türlü sakal bıyık çıkmayan, kadınsı yüzümden mi? Birisini gördüğümde geçmesi ya da oturması için kenara çekilip yerimi verişimden mi? Herkese “Siz” şeklinde hitap edişimden, pek kısa gülüşümden, az konuşuşumdan mı? Neden! Neden! Bir kadını gördüğümde dinleyişimden, tepeden tırnağa süzmeyişimden mi? Fikrimi sadece yerinde söyleyişimden, insanların sözlerini kesmeyişimden mi? Ha belki kitap okuduğumu gördüklerinde, belki biraz o zaman dikkate alır beni bazıları. Okuduğumun …
07.10.2018
Yıllar önce, neredeyse pancar üstüne yazılmış olduğunu düşündüğüm bir kitap okumuştum. Pan ve pancar, parfümler, krallar ve dahi tanrılar… bir sürü şey vardı kitapta. O kitaptan aklımda pek az şey kaldı belki ama bir şekilde değiştim onu okuduktan sonra. Bir gün, bir zarf içerisinde, masum bir pancarın iş yerimdeki masamın üzerinde belirmesine kadar aklıma bile gelmese de beni değiştirebilmişti kitap bir şekilde. Pancar masumdu belki ama onu koyan? Neden koymuştu bu pancarı masamın üzerine? Zarfa neden bir şey yazmamıştı? Ertesi gün, kokmayan çünkü iyi mumyalanmış bir sincap konduruluvermişti masamın ortasına başka bir pancarla birlikte. Ondan sonraki günse bir keman yayı …
07.06.2018
Tek başıma oturduğum alçak duvara bakıyordum. Bir bahçeyle yolu sadece ayırmak için örülmüş bir duvardı. Tehditkar değildi, uyarıyordu sadece. Rica ediyordu. “Burada bir bahçe var ve bahçedekiler bunu bilmenizi istiyor haberiniz olsun. Buyurun, üzerime de oturabilirsiniz. Belki bir şeyler yer, bir şeyler okursunuz. Yalnız çok rica edeceğim, bahçeye girmeyin. Belli mi olur, belki ayağınızla yeni bitmekte olan bir çiçeği eziverirsiniz. Yazık değil mi? Topunuzla bir gülün dalını kırıverirsiniz belki. Kedilerin, köpeklerin başımızın üzerind yeri var. En kötüsü bir kökün dibine tuvaletlerini yapıp toprağı eşerler. Ne güzel, gübre olur oncağızlara da. Bir de kuşlar gelir. Onlar da buyursunlar gelsinler. Zaten bir …
05.06.2018
Sinek… Rahatsız ediyordu beni. Oysa kitap okumaktaydım. Kıpırtısız bir şekilde. Sadece kitaba dikkatimi vermek istiyordum. Küçücük bir sineğin vızıltısına ve yüzüme ya da vücudumun muhtelif yerlerine temas etmesine en ufak bir tahammül ya da rıza gösteremezdim. Diğer taraftan da sineği öldürmeyi asla istemiyordum. Ne haddimeydi böyle bir terbiyesizlik yapmak! Bununla beraber sineği camdan dışarı güdecek motivasyonum da yoktu çünkü kitap okuyordum ve epey önemli bir kısmındaydım. Okuduğum bitkibilim kitabının Hiçbir paragrafını yarıda bırakıp elimdeki incecik tığla zor zahmet ördüğüm anlam zincirimi koparıp kaçırmak istemiyordum. Zaman geçiyor, kitap okunuyor, sinek rahatsız etmeye devam ediyordu. Geçen zamanla kitabımın sayfalarında azalma olsa da …