Elimdeki tonlarca çeken silgiyle kara tahtayı silerken; kendimi bir kayayı dağın zirvesine defalarca taşımakla cezalandırılan şu adam gibi hissediyordum. Ayaklarımın üzerinde geriye yaylanınca devrileceğimden korktuğumdan hemen silgiyi tahtaya bırakıp sandalyeme oturdum. Devrilirsem şu canavarlardan biri beni kaldırır mıydı? Hiç sanmıyordum. Tansiyonum mu düşmüştü acaba? Başım dönüyordu. Ya ölürsem… En azından, öldüğümde bir daha o tahtayı silmeyecektim. Hazırdım ölmeye.
Bir tane, sadece bir tane iyi çocuk yetiştirebilmiş miydim acaba? İyi bir insan dünya yüzünde mevcut muydu?
Hani şu adını bir türlü hatırlamadığım kayalı adam bile ölümden kurtulacağını sansa da cezadan kurtulamamış. Oysa benim ölmekle bir alıp veremediğim yok. O adam ölmek istemediğinden değil aslında, biliyorum. Onun derdi tanrılarlaymış. Hakkında bir sürü şey bilip adını anımsamamak da ne saçma. Benim kimseyle bir derdim de yok. Belki insanlarla…
Tahtayı silmeyip sandalyeme oturduğumu görünce kaynatmaya başladılar bile. Kimse de bir şeyden şüphelenmedi. Pek sevmezler beni, bilirim. Sevmesinler.
Birkaç dakika sonra zil çalacak. Öyle kalsınlar bakalım. Artık ölsem de ölmesem de bir daha tahta silmeyeceğim. Bırakıyorum bu işi. Ama o adam kaya taşımayı bırakamayacak. Yazık…
***
Ne güzel çocuktum, ayaklarım çıplak… Toprağı hissederdi ayaklarım. Nasırlarım ayakkabının sert lastiği kadar gaddar değildi. Şimdi bile, baksanız yumuşacıktır ayakkabılarımın tabanları.
Birazdan öleceğim, hissediyorum. Kimse özlemeyecek beni, biliyorum. Şu sandalyede daha fazla otursaydım keşke. Sınıfta gezdim de ne oldu? Rahatımı bozdum sadece. Oysa burası ne kadar da rahatmış. Keşke biraz daha sessiz olsalar.
Hiç nutuk çekmedim onlara. Hiç öğüt vermedim. Sesimi bile yükseltmedim. İyi insanlardan bahsettim sadece, bir de müfredattaki şeylerden. İçlerinden hiçbirisini sevemedim ama. Hepsi her şeyden şikâyetçiydi. Hiçbiri, en çalışkanları bile ince değildi.
“Çocuk onlar, ne bekliyorsun…” diyor herkes.
BEN DE ÇOCUKTUM!
Hah! Hatırladım adamın adını! Sisifos!
Tamam tamam… Bekle beni Sisifos, ben de şu kayanın bir ucundan tutmaya geliyorum. Alışkınım merak etme.