Tüm gününü bilgisayar başında geçiren biri olarak; kuş sesi yerine fan sesiyle doluyor kulaklarım. Artık bu durumdan bıktım. Bu gidişe bir dur demek lazım ama emekli olmadan son bir şey bırakmalıyım dünyaya, tutar mı satar mı kaygısı olmadan.
Bunu yapıyorum çünkü bir idealist olacak kadar zenginim artık. En azından rahat bir emeklilik için gereken birikimim var.
Bir oyun tasarımcısı ve programcısıyım ben. Dünya çapındaki oyunların herhangi bir aşamasında mutlaka bir katkım olmuştur. Ne var ki bu kez tüm aşamalarını kendim yapacağım bir oyuna başlayacağım. Hem bir an önce bitsin istiyorum hem de kârı olmayan bir oyunda başka birisine vereceğim ücretle zarar etmek arzusunda değilim.
Aslında bir idealist olacak kadar zenginim derken bile kâr zarar hesabı yapıyorum. En azından bunu gizlemiyorum değil mi?
Her neyse…
Yapmayı planladığım oyun bir savaş oyunu. Vay be! Ne kadar da özgün bir insanım! Yani başka birisi bunu yapsın, en sağlam dişimi kırarım…
Bu kadar basit değil tabii. Savaş oyunlarında genelde uzak menzilli silah en güçlüsüdür. Gerçek hayatta da böyledir bu çünkü. Artık yıkıcılık sebebiyle savaş bile yapılmıyor bildiğiniz gibi. Oyunlarda çoğu zaman insanlar gerçek para bile verirler. Daha fazla öldürebilmek için…
Benim oyunumda bir silahın menzili uzadıkça değeri azalacak. Fark bu…
Ne kadar mantıksız bir fikir değil mi.? Durun ama., bir dinleyin geri kalanını.
Şimdi… Bir savaş oyununda genelde atmosfer önemlidir ama mekanikleşir her şey belli bir zamandan sonra. Ölenler aynı şekilde çığlık atar artık. Düşmanların homurtusu hep kötücüldür. Her şey çok kolaydır. Yargılamak basittir. Yapman gereken klavyede ve farede parmak oynatmak ve strateji kurmaktır o kadar.
Benim oyunumda bıçak, pala, sopa, taş, şiş… gibi silahlar puan kazanacak. Onları sapladığın yere göre efektler değişecek, gerçekçileşecek.
En büyük puanı kendi vücutlarını silah hâline getirenler kazanacak ama tabii o kadar basit olmayacak hiçbir şey. Oyun karakterlerim, yani rakip karakterler yakın dövüşün hareketlerini bilecek şekilde programlanacak. Şu tuhaf dövüş filmlerindeki gibi her şey olası olmayacak. Yani acı çekmek dışında her şey canlandırılacak. Hoş, empatik bir canlı olan insanın oyun esnasında acı çekmesine hiç gerek yok. Ayna nöronlarımız sağ olsun…
Bir efsane olacak bu oyun ama belki de kimse almayacak. “Otomatik Portakal” benzeri bir strateji kurmayı hedeflediğimi anlamışsınızdır herhalde. Bir bilgisayar oyununa adapte edilirse işe yarar bu değil mi? Bir kitapta değil…
Tam olarak değil…
Emekli olamadım. Hâlâ kulaklarımda fan sesiyle geçiyor günler. Evet, resmen bir devrim oldu oyunum ama benim istediğim şekilde değil…
Her şey bir yorumla başladı.
‘İlk elden cinayet işlemek isteyenler…’ diye başlıyordu yorum. Sonra akın akın geldiler. Sonra satın almak istediler onu. Ardından beni geliştirmem için işe aldılar.
Ben de ne yapayım, idealizmi kıvıramayınca kapitalizme yamanmaya devam edeyim dedim.
Bir de; artık kuş seslerini işitmeyi hak etmediğime hükmettim.