Deliliğin tanımını yapmak kadar saçma bir şey olabilir mi? Evet. Aşkın ve sevginin tanımını yapmak…
Bu üç kavram herkes tarafından serbestçe kullanılmasına rağmen en tartışmalı kavramlar arasında başı çekiyor. Yine de sevip aşık olabilen bir deli olmayı hedefleyen biri olarak; bu kavramların tanımsızlığıyla gurur duyuyorum ve bu tanımları her yönüyle üzerimde barındırmak istiyorum. Bunun için yapmam gereken şey çok basit. İstediğimi yapıyor, istediğimi söylüyor, istediğimi bırakıyor, istediğimi kapıyorum…
Aslında, her tanımı üzerime almak yerine herkes gibi sadece kendi tanımımı yaratıyorum.
Bunu da dünya görüşü olarak benimsiyorum.
Benimsiyordum…
Bir gün, uzun zamandır görüşmediğim çocukluk arkadaşımın arayıp davet etmesi üzerine, kenar mahallelerden birine girdim. Belli bir yere kadar otobüsle gelmiş, iki işlek caddeyi ve birkaç sokağı geçmiştim o mahalleye ulaşmak için. Mahalleye girdiğimde beni “Mahallenin delisi” şeklinde tabir edebileceğimiz birisi karşıladı. Aslını sorarsanız, ilk görüşümde onun mahallenin delisi olduğunu fark etmemiştim. Tıpkı bir iş adamı gibi görünüyordu. Takım elbiseliydi ve bakımlıydı. Bir balodaymışız gibi önüme gelip sağ elimin serçe parmağına bir buse kondurunca bir şeyler tuhaf gelmeye başlamıştı. Kot pantolon ve eski bir kazaklayken birisinin elinizi öpmesi çok tuhaf. Hem de iki dirhem bir çekirdek giymiş birisinin…
Beni gideceğim evin demir kapısına kadar uğurlamıştı. Tam bir İstanbul beyefendisinin yapabileceği bir şekilde.
O zaman düşündüm işte. Gayet örnek bir şekilde davranmış olmasına rağmen neden adamın mahalle delisi olduğunu düşünmüştüm? Üstelik arkadaşım da bunu doğrulamıştı…
bu adam gerçekten deli miydi?