Bir alt geçidin merdivenlerinden inmiş yürürken tezgahının üzerinde bir tek radyo bulunan, eciş bücüş, yaşlı bir adam gördü. Adamdan önce gördüğü ilk şey bomboş tezgahın üzerinde öylece duran radyoydu aslında. Tezgahın üzerine serilmiş muşamba bembeyazken; üzerindeki radyo simsiyahtı. Zifiri siyah… Ardından bu tezgahın kime ait olduğunu merak edip tezgaha daha dikkatli bakıp; yaşlanmadan önce dahi eciş bücüş olduğu kuvvetle muhtemel olan adamı fark etti.
Radyodan tuhaf sesler geliyordu. Cızırtı diyemeyeceğimiz ama hiçbir dile benzetemeyeceğimiz, insandan çıktığına bile emin olamayacağımız türden sesler…
Biraz yaklaştı zira alt geçit epey gürültülüydü.
o radyoyu satın almak istiyordu. Sesi duymaktansa daha çok bu amaç için yaklaşmıştı tezgaha.
Adam on beş liraya, aceleyle satmıştı. Acelesini son malını da hemencecik bitirme telaşına yorup acele edişine eşlik ederek radyosunu aldıktan sonra ödemeyi yaptı. Parayı verirken adamın söylediği fiyatın tamamen rastgele söylendiğinden şüphelenmekteydi. Fiyat mantıklıydı ama adamın ses tonu bunu düşündürmüştü.
Radyoyu alıp apar topar eve götürdü ve açtı. Bu arada ne yaptıysa pil yuvasını bulamamıştı. Nasıl olsa çalışıyordu. Pili bittiğinde düşünürdü artık.
Sonunda radyoyu açtı. Yine aynı sesler duyulmaktaydı. Tanımlayamamıştı sesleri. Tanımlamak zordu. Düğmesini basarak kanal değiştirdi ve kendi adını duydu. Tanıdığı birisinin sesinden… Hafızaya alma düğmesi sınırsızdı ve telefon tuşlarının diziliminde, yani istediğin sayıyı girecek rakamlar bulunan tuşlar kullananın her emrine amadeydi.
Tuşlara teker teker basıp kendi adını ya da tanıdık sesleri duyduğunda o kanalları hafızasına aldı. Zaten radyo istasyonlarının frekansları birbirlerine epey yakındı. Kanalları dinlediğinde, tanıdıklarının, daha doğrusu onu düşünen tanıdıklarının kendi hakkındaki duygu ve düşüncelerinin seslendirildiğini keşfetmişti. Onu düşünüp kendisini tatmin edenden, onun ölmesini isteyene kadar binbir çeşit düşünce, binbir çeşit duyguyu dinleyebiliyordu.
kendisini o kadar kaptırdı ki radyoya, insanların karşılarına çıkmadığı, onlarla iletişim kurmadığı için, onlar da onu düşünmez oldu. Onlar onu düşünmeyince de; radyo kanalları teker teker cızırtıdan ibaret olmaya başladı.