Hava, güneşin mayaladığı ekmek gibi kokuyordu. Kış ortasında böyle bir hava… Olacak iş değildi. Bu duruma şükredip üzerime hiçbir şey almadan apar topar çıktım evden. Mayalanan görünmez ekmekten ben de birkaç nefes çekmeliydim değil mi? Planım yoktu. Biraz ıssız olan bir yoldan yürümek, ekmeği pek az şeyle paylaşmayı arzuluyordum. Egzoz kokuları bölmesin istiyordum burnumla aldığım lokmalarımı. Yaşlı bir adamın bir bankında yapayalnız oturduğu, küçük bir parka benzer bir yere götürmüştü beni plansız ayaklarım. Adam, öylece oturuyordu. Üzerinde rengi belli olmayan bir pardösü vardı. Kendisine özen göstermekten vazgeçmiş, ya da kuvvetten düştüğü için kendisine yeterince özen gösteremeyen, ona özen gösterecek kimsesi …
Etiket: yaşlı
03.04.2019
Büyümek gerçekten zor mudur? Ergenliğe girdiğimde bunu düşünüyor, kimsenin beni anlamadığına inanıyordum. O gün tramvayda yaşlı bir adamla karşılaştım. Adamla konuşurken bir de baktım, ergenlik sıkıntılarımı anlatıyorum ona. Bekledim… Bekledim… Bekledim… O meşhur; “bizim zamanımızda…” diye başlayan cümleler gelmiyordu bir türlü. Sadece: “benim zamanım yoktu,” dedi tüm vakarıyla. Düşündüm… Benim zamanım vardı; çünkü sadece düşünüyor, hiçbir şey yapmıyordum.
04.03.2019
Not: (Taksim’de, İstiklal Caddesi’nde lavanta satan yaşlı bir kadın vardı bir zamanlar. Hala oralarda mı bilmemekle beraber, ona bir hikayeden işlenmiş bir pelerin dikmeye karar verdim.) Her gün olduğu gibi, o gün de yaşlı kadın elinde lavanta keseleriyle dolu bir sepet olduğu hâlde İstiklal Caddesi’nde bir kenarda durmaktaydı; ama bu kez her günden bariz bir fark vardı. Yaşlı kadın, diğer elinde katlı bir tripod tutmaktaydı. Omzuna asılmış deri bir çantada da bir alet bulunuyordu. Deri çantanın dışı çok yumuşaktı. El yapımıydı sanki. Yani bazı teknolojik aletlerin tutulduğu kaliteli deri çantalardan değildi. Kadın tripodu kurup çantanın içinden tuhaf bir alet çıkarttı …
19.02.2019
Kaç yaşında olduğumu bilmiyorum ama şu milat denilen şeyden önce olduğu kesin. Sert bir şeyle kaplanmış olmasam bu kadar uzun süre boyunca tek parça kalamazdım. Nasıl kalacaktım ki, bir fiskede kırılabilen bir şeydim ben. İnce bir dal. “Çöp” denilenlerden hani. Ama… Sıradan bir çöp değil, tarihsel bir çöptüm. Şu Ezop’un şahit olduğu yaşlı adamın oğullarına göstermek için, kırılmasınlar diye bağladığı çöplerdendim. Kırılmayan… Keşke kırılsaydım. Sonra daha dayanıklı olmayı öğrenirdim belki de… Şimdi sert bir malzemeyle kaplı, kırılgan ama dayanıklı bir şey oldum. O sert şeye bir zarar gelse, dayanıklı olmayı bilmediğim için üfleseler dağılırım. Oysa yıllarca o bağlı olduğum çöplere, …
23.12.2018
Yaşlı bir adamdı ama ölmesi… imkansızmış gibi geliyordu bana. Hem o… Ebediymiş gibiydi. Her an orada olacakmış, bana, ona her bakışımda dalgalanan, yumuşacık, kavisli ve süreğen bir gülümsemeyle gülümseyecekmiş gibi… Gözlerinde anlatan, neyi anlattığını sonra sözlerinde açıklayan bir ifadeyle, bana bakacaktı her daim sanki. Öldüğümde ağlamayacak; sadece o kavisli gülümsemesi bir an düzleşecek, başka birilerine yine anlatmaya devam edecekti… Oysa öyle olmamıştı. O kavisli gülümseme donmuş, gözleri ve sesi susmuştu. Ölmüştü… Öldüğü an karar vermiştim. Oraya gidecek, onu geri getirecek, onun yerine kendimi teklif edecektim; ama önce oraya gitmem gerekiyordu. Tüm aksi kanıtlara rağmen, oraya gidip onu kendi yerime buraya …
27.08.2018
İnsan neden yoga ya da meditasyon yapar? Beden ve zihni birbirlerine uyumlu hale getirebilmek, dengelenmek için. Amaç budur; ama bazen bu amaç bir tür araca dönüştüğünde, her şeyde olduğu gibi, bir de bakmışsınız, işin cılkı çıkıvermiş. İşte kardeşim de o hale gelmişti. İçindeki huzursuzluğu, ne yapsa da atamadığından; artık tek amacı bu araçlar içinde kendisini kaybetmeye dönüşmüştü ister istemez. Olmuyordu! İçindeki o rezil huzursuzluk duygusu, ne yapsa da gitmiyordu çünkü hiçbir şeye kendisini verecek kadar cesaret edemiyordu. Korkuyor, aracı amaçlaştırırsa korkusunun üzerine gitmek zorunda olmadığını içten içe bildiğinden öyle yapıyordu. Oysa tek yaptığı, hayatı anlamsızlaştırarak yükünü hafifletmek, diğer yandan da …
20.07.2018
Yaşlı ve yalnız bir adam olmanın neresi acınası anlamıyorum. Bir kere sorumlu olmak zorunda olduğum kimsem yok. Rahat rahat ölebilirim yani. Rahatsız eden falan da yok geçmişi yad ederken. Dilediğimce hatırlayabilir, kötü olanları iyi anılara çevirebilirim. Kimse “Hayır baba, o öyle olmamıştı, senin dükkanı her zaman daha çok sevdiğin kardeşime verdiğin iltimaslar batırdı.” Ya da: “Yanlışın var ağabeyciğim, o kadını sen her fırsatta dövdüğün için kaçtı” demeyecek. Bense, ömrümün son demlerimde yeniden başlayacak, kendime koskocaman bir hayat armağan edebileceğim. Sonra da öleceğim, her şeyi tekrar hatırlayarak. Böylece koskocaman iki hayat yaşayarak ölmüş olacağım.
08.07.2018
Yaşlı kadın karşılaştığı herkese ördüğü çoraplardan veriyordu. Verdiği hiç kimse giymese de. Çünkü hiçbirinin ayaklarına uymuyordu çoraplar. Yaşlı kadın, kendi ayaklarına bile uyduramıyor, yine de örmeye devam ediyordu.
19.05.2018
İhtiyarlar her yerdeydi; çünkü artık çocuk doğmuyordu dünyada. Bir virüsle insanların doğurma yetenekleri yok edilmişti. Nüfus git gide yaşlanmaya ve yavaşlamaya başlamıştı. İnsanlar tavşanlar gibi çiftleşiyorsa da tüm tavşanları utandıracak şekilde bir tanecik yavru bile dünyaya getiremiyorlardı. Artık aşk sözcüğü tedavülden çıkarılmış, tüm dünyada namus denen kavramın izine dahi rastlanmaz olmuştu. Artık tek kutsal şey üremekti. Kutsal ve ulaşılmaz… Üremeye, doğan bebeklere dair destanlar yaratılmıştı. Eski söylenceler güncellenip değiştirilerek özünde bir bebeğin doğuşu ve üretkenlik olanlar güçlendirilip aktarılmaya devam edilmiş, böyle bir içeriği olmayanlar da değişime uğratılarak güncellenmişti. Dünyada bilinen en genç kişi kadındı ve altmış dokuz yaşındaydı. Artık insanların …
12.05.2018
Bir alt geçidin merdivenlerinden inmiş yürürken tezgahının üzerinde bir tek radyo bulunan, eciş bücüş, yaşlı bir adam gördü. Adamdan önce gördüğü ilk şey bomboş tezgahın üzerinde öylece duran radyoydu aslında. Tezgahın üzerine serilmiş muşamba bembeyazken; üzerindeki radyo simsiyahtı. Zifiri siyah… Ardından bu tezgahın kime ait olduğunu merak edip tezgaha daha dikkatli bakıp; yaşlanmadan önce dahi eciş bücüş olduğu kuvvetle muhtemel olan adamı fark etti. Radyodan tuhaf sesler geliyordu. Cızırtı diyemeyeceğimiz ama hiçbir dile benzetemeyeceğimiz, insandan çıktığına bile emin olamayacağımız türden sesler… Biraz yaklaştı zira alt geçit epey gürültülüydü. o radyoyu satın almak istiyordu. Sesi duymaktansa daha çok bu amaç için …