Bir zamanlar onu çok seviyordum. Yaptığı her harekete bir anlam yüklüyor, onun ruh eşim olduğunu zannedecek basamakları oluşturan merdivene ekliyor, o merdiveni kendi ellerimle inşa ediyordum. Merdiven büyüdükçe yanılgı kulem de büyüyor, diğer kulelerin ya da yüksek binaların aksine o merdiveninden sonra büyüyordu.
Sonra…
Merdivenin bir basamağı küçüldü.
Önce…
Önce bu oldu.
Sonra diğer basamağı daha da küçüldü.
Ta ki düşene kadar.
Ben düştüm…
Merdiven düştü…
Kule düştü ve yok oldu.
Merdiveninden önce…
Sonra o uzun bir süre boyunca öyle, bir başına, ne yapacağını bilmeyen şaşkaloz bir ergen misali durdu.
Yaklaşmak, hamle etmek isteyebileceği hiçbir şey yoktu çünkü.
Ve çok daha sonra…
Merdiven de aniden yok oldu.
Bir an vardı…
Bir an yoktu…